Güncel hayatımızı kolaylaştırmak için devletimizin kurduğu resmi dairelere muhakkak ömrümüzde bir sefer dahi olsa işimiz düşmüştür. Bu resmi dairelerde kimi zaman halim selim, kimi zaman çatık kaşlı, kimi zaman güler yüzlü, kimi zaman da Hazreti Ömer misali bir çok devlet memuruyla karşılaşmışızdır.
Resmi dairelerde bir memurun sizleri güler yüzle karşılaması demek o devletin resmi dairesinde işlerinin yolunda gittiği manasındadır. Ne de olsa en başta ki yöneticinin yansımasıdır bu memurlar. Yine de unutmamak lazımdır ki, Allah Zülcelâl Hazretleri, bizler nasıl olursak başımıza da bizim gibi yöneticiler atar. Zira Ali İmran süresi 26 ayette aynan şöyle buyurur ; “Ey yönetimin sahibi Allah’ım, sen yönetimi istediğine verirsin ve istediğinden yönetimi çekip alırsın. İstediğini üstün kılar, istediğini alçaltırsın. Hayırlar senin elindedir. Gerçekten de sen her şeye gücü yetensin” buyurmaktadır yüce Mevla’m.
Resmi dairelerde görevli memurların sahip olması ve uyması gerekli kurallar günümüz kanunlarında sayfalar dolusu kaleme alınmıştır. Bizim gayemiz ise bu kanunlarda geçen kuralları tek tek sıralayıp yazmak değil. Devlet Memurunda olması gereken üstün özellikleri İmamı Gazali Hazretlerinin gözüyle kısaca sizlere sergileyebilmektir.
“Devlet memuru her yerde ve her zaman devleti temsil eden bir semboldür”
der, İmam Gazeli Hazretleri. Devletimizi en tepe noktaya çıkartıp dünya ve ahiret saadeti için, İ’la-yı Kelimetullahı daha da ileriye götürmek maksadıyla devletin her kademesinde görev yapan bu memurların üstün ve özel yetenekleri olması gerekmektedir. Çünkü su da yüzen bir gemiyi gideceği yere götüren sadece kaptan değildir. Kaptanın emeği olduğu kadar tayfalarında bu gemide büyük emeği vardır. Zira hedef ve niyet yüksek olunca, gayret ve çaba da o derece yüksek olur. Bu yüzdendir ki bir Devlet Memuru;
a) Benzerlerinden üstün ve temiz olmalı, iyi iş yapmalı ve yazısı güzel olmalıdır.
b) Doğru görüş sahibi olmalıdır.
c) Temiz ve güzel elbise giymelidir.
d) Devletin eski görevlileri hakkında bilgi sahibi olmalıdır.
e) Köy, Kasaba ve şehir halkına karşı müsamahakâr ve hallerinden haberdar olmalıdır.
f) Dinini, dilini, ve hesabını iyi bilmelidir.
g) Devlet işlerinde kayıtsızlığı terk etmelidir.
h) Haramdan kaçınıp şahsiyet sahibi olarak güzel dostluklar kurmalıdır.
i) Kendisini küçük düşürecek durumlardan kaçınmalıdırlar.
j) Toplum içerisinde çirkin söz söylemeyi laubaliği ve gevezeliği terk etmelidir.
Kısaca devleti temsil eden bir kimsenin oturuşuyla, konuşmasıyla, hal ve hareketleriyle, sözüyle etrafındaki insanlara örnek olmasıyla ve kendine güvenmesiyle başlar hizmeti. Zira devlet memurluğunun hesabı da hem kolay hem zordur.
Âlemlere rahmet diye gönderilen sevgili Peygamber Efendimiz bir hadisi şerifinde "İtteku'l- vâvât" “Vav' lardan sakınınız” diye buyurmakladır. Hepimizin hayalinde vardır, bir yere vali olmak, veli olmak, varis olmak, vekil olmak, vezir olmak, vakıf malını değerlendirmek, bilerek veya bilmeyerek işimiz olsun diye vallahi yemininde bulunmak. İhtiyaç olmadıkça da bu meslekleri talep etmemek gerekir. Peki bu meslekleri kim yapacak? Elbette yukarıda saydığım özellikleri taşıyan ve yetiştirdiğimiz evlatlarımız yapacak. Lakin şunu da unutmamak lazım ki bu mesleklerin sorumlulukları büyüktür. Bir beldede aş kaynamayan ev olsa, ev ahalisi o gece aç yatsa o beldenin valisi hesap gününde hesap vereceğini bilmesi gerekir.
Hazreti Ali Efendimiz bir gün Halife Hazreti Ömer’i, binekli olarak ve telaş içinde, hızlı hızlı bir yere giderken görür. "Ya emire'l müminin nereye gidiyorsun?" diye sorar. "Devlete ait develerden biri kaçmış, onu aramaya gidiyorum" diye cevap verir.. O zaman ben; “İnan ki, senden sonra bu milleti idare edecek olanlara ağır bir yük bırakıyorsun, herkes senin yaptığını yapamaz" dedim. Bunun üzerine Halife Ömer şöyle buyurdu: "Hazreti Muhammed Mustafa’yı (s.a.v.) hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki; Fırat kenarında bir kurt, bir koyunu kapsa korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer'den sorulur!"
Ne diyelim, gayret bizden yardım Yüceler Yücesinden.
.