Dere yataklarını imara açıp ev ve işyeri ile doldurmanın faturasını kötü görüntü yanında yağmur suyu tahliyesi ve depreme dayanıklılık açısından ne kadar yanlış olduğunu zaman zaman yaşayarak öğreniyoruz.
Şehirleşme sonucunda bu dereler ve çaylar eskisi gibi su taşımamaya başlasa da dere ataklarının yok edilerek imara açılması tehlikeye davetiyedir.
İsterse 100 yılda bir yağması muhtemel yağış ve oluşan su baskını da olsa dere yataklarının ev ve işyerleri ile işgali çarpık “şehirleşme” tabir edilir.
Bu nedenle;
- Aşırı yağış, sel ve su baskınlarına karşı vatandaşlar sık sık uyarılmalı,
- Dere veya çay yatakları tekrar ıslah edilerek betonlaşmadan kurtarılmalı,
- Yakın etrafı çarpık yapılaşma işgalinden kurtulup yeşil alan düzenlemeleri ile şehir hayatına kazandırılmalı,
- Bu suretle hemşerilerimizin yaşam kalitesinin yükselmesine katkı yapılmalıdır.
Yukarıdaki önemli hususları yerine getirmesi beklenen Çubuk belediyesi ise, ilçenin tüm hayati sorunlarını bir kenara bırakarak, adeta sümen altına atarak, Hizmet ve Lojistik binası yapma peşinde...
“Mevki itibariyle eski terminal ve zabıta müdürlüğümüzün olduğu alana yapılacak belediye hizmet binası 21 milyon 580 bin TL’ye mal olacak. Toplam 14 bin 95 metrekarelik alan üzerine 6 bin 926 metrekarelik inşat alanı bulunacak hizmet binası başkanlık ve hizmet binası olmak üzere iki bloktan oluşmaktadır.
Başkanlık binası 3 kat ve hizmet binası 6 kattan oluşacak hizmet binasının alt katında yapılacak otoparktan hariç 4 bin 880 metrekarelik peyzaj ve açık otoparkta bulunacak. Tüm belediye birimlerinin bir araya toplayacak proje 650 günde tamamlanacak...”
Üstüne üstlük “Belediye Hizmet Binası” inşaatı da dere yatağına yapılıyor.
İnşaatın temelinde su çıkması üzerine de, olası bir su taşkınını önlemek için inşaatın bulunduğu Kademe’nin önünden; Alpaslan Türkeş Caddesi ile Gazi Sokağın birleştiği yerdeki köprüye kadar asfalt yolu neredeyse yarısına kadar yararak “tahliye” boruları döşeme ihtiyacı duymuştur.
Bu işlem de maliyetin artmasına ve yeni diğer sorunların ortaya çıkmasına neden olacak gibi.. İleride daha ne gibi sorunlar çıkacak. Bekleyip göreceğiz...
Bunun meali, “Bina, inşaatının bittiğinde bile sel taşkınları tehlikesi altında” demektir.
Çubuk Çayı Bile Koruma Altında Ama Dinleyen Kim?
Çubuk Çayı, Kültür Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığının 14.11.1981 tarih ve A-3165 sayılı kararı ile tescil edilerek Koruma altına alınmıştır.
Evet yanlış duymadınız, ‘Çubuk Çayı’ bile koruma altında..
Kültür Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı’nın; 14.11. 1981 tarih ve A-3165 sayılı kararında, “…İlçe Merkezinin ortasından geçen Çubuk Çayı’nın iki yanındaki ağaçlık kısımda yer alan her bir söğüt ağacının da tescil edilmesine ve bu bölgenin yeşil alan olarak değerlendirilmesine ve bahçelerinde korunmalarına” denilmektedir.
Bir zamanlar Çubuk Çayı’nın Baraj’ın Savağı’ndan şimdiki Sanayi Bölgesi’ne kadar iki yanı söğütlerle bezenmişti. Şimdi onların yerinde betonlar var. Çayın her iki yanındaki bahçelerin olduğu yerde de beton yığınları (binalar) yükselmiş durumda.
Bir zamanlar o güzel Çubuk Çayı’nın eski halinden bir eser kalmadı.
Kısacası, ilçede koruma altına alınması gereken yerlerin ekolojik (çevre) dengesi büsbütün bozulmuş durumda...
Ayrıca çay kenarlarının belirli bir mesafesine kadar inşaat izni verilmemesi gerekir. Çubuk Çayı, Metropol İlçe oluncaya kadar DSİ’ye aitti. DSİ yetkilileri, bir zamanlar çayın her iki yanında 30 m. mesafeye kadar inşaat izni vermezlerdi!..
23 Temmuz 2004 tarihinde Metropol İlçe olduktan sonra Çubuk Çayı ve çevresinin kontrolü Büyükşehir’e geçti.
Hangi akla hizmet edildi ise; Çay yatağı ve yan çeperleri betonlaştırıldı. Bu nedenle Çay’ da su birikmiyor, akıp gidiyor.
Ayrıca betonlaşma sonucu Çay’daki suyun çevreye giden damarları da betonlaşma sonucu kesildiği için, Atatürk Parkı’ndaki ağaçlar bile kurumaya başladı. Bir başka ifade ile Çubuk Çayı’ndaki suyun yanı başındaki bir ağaca bile faydası artık yok.
Betonlaşma sonucu Çubuk Çayı’nın eski doğal görüntüsü de kaybolmuştur. Çünkü eskiden Çay kenarları yemyeşil bir bitki örtüsü ile kaplanmıştı...
Şimdilerde Çubuk Çayı’nın 10-13 metre yakınına bile bina yapılabiliyor. Yetkililerin ise bu uygulamaya sesi-soluğu hiç çıkmıyor!.. Çıkmadığı gibi belediye bile dere yatağına Hizmet Binası yapabiliyor...
Allah esirgesin, Çubuk Çayı’nın taşması sonucu (geçtiğimiz yıllarda birkaç defa taşmıştır); Çubuk’ta bir sel felaketi olsa, Çay yatağına yapılan binaların ve içinde oturanların başına neler gelir, hiç düşündünüz mü?
Oysa ülkemizde konuyla ilgili olarak ibretlik ve ders alınacak yüzlerce olay var.
İstanbul’daki Sel Felaketinden Ders Almadık...
9 Eylül 2009 tarihinde İstanbul’da meydana gelen sel felaketinde dere yataklarına yapılan işyeri ve konutlarda selden zarar gören 37 vatandaşımız hayatını kaybetmişti.
İstanbul’da en son büyük sel felaketi, 9 Eylül 2009 tarihinde yaşanmıştı. Afet boyutundaki aşırı yağmurlar nedeniyle birçok dere taşmıştı. Metrekareye 90 kilogram yağışın düştüğü sel felaketinde İkitelli, Halkalı, Çatalca ve Silivri’de 37 kişi hayatını kaybetmişti.
Yollarda araçlar tamamen sulara gömülmüş, araçlarından çıkamayan birçok kişi boğularak hayatını kaybetmişti.
Başakşehir, Bağcılar ve Küçükçekmece’de etkili olan sağanak yağış nedeniyle, Ayamama, Tavukçu ve Hamam dereleri taşmış, Basın Ekspres Yolu ulaşıma kapanmıştı. Çok sayıda tır ve araç sel sularına kapılarak sürüklenmişti. Birçok vatandaş da araçlarında, evlerinde ve iş yerlerinde mahsur kalmıştı. Çok sayıda ev ve iş yeri sular altında kalmıştı. Silivri’de araçlar denize sürüklenmişti.
Samsun’daki Sel Felaketi’nden de Ders Almadık...
4 Temmuz 2012 tarihinde Samsun’da bir ‘Sel Felaketi’ yaşadık. Samsun’un Canik İlçesinde Mert Irmağı’nın taşması sonucu Kuzey Yıldızı TOKİ konutlarındaki apartmanların zeminlerini su basmış 6’sı çocuk 12 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Ne zaman unuttuk?
Samsun örneğinde de gördük ki, dar gelirliye konut, gecekondulaşmaya karşı mücadele TOKİ’nin tek başına yapacağı bir iş değil. Bilimsellikten uzak bir şekilde alelacele yapılan Canik’deki Kuzey Yıldız konutlar 10 kişiye mezar oldu mu? Olmadı mı?
2 çocuğu bodrum katında sel sularına kapılan annenin çaresiz feryatlarını duymayan mı kaldı?
İstanbul’u Yine Sel Vurdu...
En son 18.07.2017 Salı günü İstanbul’da yaşanan sel felaketi..Neyse ki can kaybı yok...
Sağanak yağmur, maddi zarara neden oldu.
Sel Felaketi’nin sigorta maliyeti ise yaklaşık 150-200 milyon lira..
Sel faturasının yüksek oluşunun en büyük nedenleri ise; maalesef dere yatağına yapılan konutlar ile alt yapıdaki aksaklıklar ve çarpık kentleşme...
Konutlarla Dere Yatağı Arasındaki Mesafe...
Uzmanlar konutlarla dere yatağı arasındaki mesafenin En az 200 metre olması gerektiğini savunuyorlar. Ama şimdilerde bu mesafe bazı yerlerde 10 metre bile değil.
Çubuk Çayı’nın her iki tarafının da koruma altına alınmalarına rağmen asırlık söğütler acımasızca katledilmiş, bahçeler beton yığınlarına dönüşmüş, yeşillik ortadan kaybolmuştur.
Akarsuların debisinin aşırı derecede arttığı, bu nedenle vatandaşların çay ve dere kenarına yanaşmaması gerekir.
Özellikle karların erimesi ve nisan yağmurlarının başlamasıyla akarsuların debisi aşırı derecede artar, bu nedenle vatandaşların çay ve dere kenarına yanaşmaması gerekir.
Coğrafi yapısı nedeniyle can kaybı ve yaralanmalarla sonuçlanan sel ve heyelanlar sık sık yaşanabilir. Ülkemizde ölümcül ve maddi zararlara neden olan sel felaketlerine sürekli olarak rastlanıyor...
İnşaat hesaplarının 10 yılda bir görülecek bir yağmura göre değil 500 yılda bir görülecek bir yağmura göre yapılması gerekir” diyen mühendislere göre suçlu asla yağmur değil. Suçlu arıyorsanız, acımasızca ormanları kesenler, dere yataklarına konut inşaatı yapanlar, dere yatağını yanlış ıslah edenler, hatalı yerlere baraj yapanlardır.
Tüm olumsuzluklara rağmen dere kenarında “Belediye Hizmet Binası” yapma da ısrarcı olmak da neyin nesi?
İlçede Belediye inşaatı yapacak başka yer mi kalmadı?
İlçenin tüm sorunları bitti de, sıra yeni Belediye Binası’na mı geldi? Şimdiki Belediye binalarının nesi var?
Belediye Hizmet ve Lojistik binalarının toplam maliyeti toplamda 30 milyon (eski rakamla 30 trilyon). Bu rakama ilçede neler yapılmaz?
Bu israf değil midir?
Yüce dinimiz İslam da israf haram değil mi?
Yüce Allah buyuruyor;
“İslam’da her çeşit aşırılıklar gibi israf da yasaklanmış ve haram kılınmıştır.”