Çubuk Ankara’nın çok önemli bir ilçesidir. Doğal özelliklerine, güzelliklerine diyecek yoktur. Dağları, ormanları, Kara Gölü ve barajları görülmeğe değer. Ayrıca ünlü turşusu, lezzetli etleri ve değerli taşları her tarafta bilinen bir gerçektir. Çubuk’un nüfusu da yüz bin civarındadır. Hele son sıralarda yapılan geniş yolları, yeni hastanesi, büyük öğrenci yurdu, ağaçlandırması, kurulacağı resmî ağızlardan açıklanan YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ Çubuk’un önemini bir kat daha artırmaktır.
Bu kadar önemli bir ilçeye YILDIRIM BEYAZIT MÜZESİ’NİN kurulması da yakışır. Müzenin ilçeye birçok yararı olacaktır.
Müzede yeraltı ve yerüstü sanatsal zenginlikler sergilenir. Geçmiş uygarlıkların geleneklerini, giysilerini, yaşantılarını, kullandıkları araç ve gereçleri müzeler sayesinde görsel olarak öğreniriz. Müzeler bir açıdan tarihî olayları daha iyi öğrenmemizi sağlar.
Müzeler ayrıca turizmin gelişmesi açısından önemlidir. Özellikle yabancı turistler müzeleri görmeğe çok meraklıdırlar.
Müze sayesinde ticaret hayatında canlılık artar. Ziyaretçilerin alış verişi esnafı güldürür. Çubuk tarihî kültürü sergileyen önemli bir merkez haline gelir.
Ülkemizde ilk müze çalışmaları 1846’da başladı. Eski eserler ve silahlar, Aya İrini Kilisesi’nde bir araya getirildi. 1868’de Müze-yi Humayun kuruldu. Osmanlı topraklarındaki eski eserlerin bu müzeye konulmak üzere İstanbul’a gönderilmesi resmî yazıyla istendi. Ancak gerçek anlamda müzeciliği 1881’de müdür olan Osman Hamdi Bey başlattı. Eski eserler yasasını çıkarttırdı. Böylece eski eserlerin yurt dışına kaçırılmasını önlemeyi amaçladı. İstanbul’da Arkeoloji Müzesi de Osman Hamdi Bey’in çabalarıyla kuruldu. Bu değerli kişi aynı zamanda tanınmış bir ressamdı. 1910 yılında hayata gözlerini yumdu.
Çubuk’un agat, amatis ve kuvartz gibi değerli taşları kurulması istenen müzede sergilenebilir. Çubuk Agat Taşı işlenmiş olarak yurt dışından talep almaktadır. Bu taşın gümüşle işlenmesiyle yapılan kolye, küpe ve yüzük önemli değer taşımaktadır. Şimdiden bu işlerle uğraşan bir firma ihraç etmek üzere bu taşların satın alıcısıdır. İşlenmiş bu taşlar İngiltere, Almanya, Kazakistan, Rusya, Şili ve İtalya gibi ülkelerde alıcı bulmaktadır. Amatis taşından da aranan güzel süs eşyaları yapılmaktadır.
Kurulması istenen müzede elbette bu taşlardan işlenmiş takılar yerini alacaktır. Ayrıca öteki değerli Çubuk taşları da müzeyi zenginleştirir. Çubukta bazen tarlalarda yer altından arkeolojik eserler çıkmaktadır. Bunlar da ayrıca müzeye önemli değer katar. Hanımların yaptığı el sanat ürünleri kurulacak müzeyi süsler. Takı, resim ve ebru gibi sanat ürünleri de müzeye konabilir. Özellikle Timur-Beyazıt savaşıyla ilgili resimler müzeyi daha ilginç hale getirir.
Yine Ankara Savaşı’yla ilgili çakma silahlar yaptırılarak müzede tarihi savaşın araç ve gereçleri sergilenebilir. Bunlara ek olarak müzede eski Osmanlı giysilerini sergilemek yararlı olur. Osmanlı ev aletlerine de yer verilebilir.
Çubuk köylerinde dokunan eski halı, kilim, heybe gibi turistik eşyalar da müzeye yakışır.
Son olarak 1402’deki Ankara Savaşı’yla ilgili Timur’la Beyazıt’ın mektuplarının örnekleri müzeye konursa ilgi çekici olur.
Sözün özü, YILDIRIM BEYAZIT MÜZESİ’nin kurulması Çubuk’a çok şey katacaktır. Esasen böyle bir müze Çubuk gibi önemli ve şirin bir ilçeye yakışır.