ASKİ Genel Müdür Yardımcısı Murat Tütüncübaşı, “Akyurt suya kavuşacak. Çubuk susuz kalmayacak. Çubuk’un bir litre bile suyu eksilmeyecek. Akyurtlunun hayır duasını alacağız inşallah” demiş...
Bu iş nasıl olacak?
Miadı dolan Çubuk II Barajı’ndan 30 bin nüfuslu Akyurt’a su vermek isteyenler, susuz günlerin kapıda olduğu Çubuk’ta yaklaşık 100 bin kişinin su ihtiyacını nasıl karşılayacaklar?
Bir gün işler tersine giderde Çubuk halkı susuz kalırsa ASKİ yetkilileri 30 bin nüfuslu Akyurtlunun hayır duasını alırken, 100 bin nüfuslu Çubukluların hayır duasını nasıl alacak?
ÇUBUK 2 BARAJI’NIN MİADI DOLDU...
Bir barajın ömrü 50-60 senedir.
1961-1964 yılları arasında hizmete giren Çubuk II Barajı ömrünü tamamlamıştır. Baraj çanağı da alüvyonlu toprakla dolmuştur. Bu alüvyonlu toprağı temizlemeden bırakın Kavşakkaya Barajı’ndan su takviyesi yapmayı, okyanuslardan bile takviye yapsanız Çubuk II Barajı’nda su tutmanız mümkün olmaz...
O zaman hem Çubuk’u susuz bırakır ve hem de Pursaklar ve Akyurt’a su veremezsiniz.
28 Mart 2021 ölçümlerine göre;
2005-2007 yılları arasında inşa edilen Çubuk II Barajı’nı besleyen Kavşakkaya Barajı’nın doluluk oranı ise % 18,25 seviyesindedir. Yağış olmadığı takdirde bu seviye daha da düşecektir...
Çubuk II Barajı’nın doluluk oranı % 19,12 seviyesinde...
Kavşakkaya Barajı ve Çubuk II Barajı’nın suyunu sadece Çubuk halkı kullanmıyor.
Kavşakkaya Barajı’nın suyu çelik borularla Kurtboğazı Barajı’na ve Çubuk 2 Barajı’na verilmekte...
Çubuk II Barajı’nın suyu da yine çelik borularla sadece Pursaklar İlçesi’ne verilmekte iken bu defa da Akyurt İlçesi’ne verilecek...
ASKİ yetkililerinin elinde aynı anda hem Çubuk’u susuz bırakmayacak ve hem de Akyurt’u suya kavuşturacak sihirli bir değnek mi var? Herhalde bir bildikleri vardır. Bekleyip göreceğiz...
Ayrıca Akyurt’a su vermek için ASKİ yetkililerinin elinde alternatif kaynak olarak sadece Çubuk II Barajı’ mı var? Başka alternatifler yok muydu?
Her şey Akyurt için mi? Çubuk’ta da insanlar yaşamıyor mu?
ÇUBUK 2 BARAJI KURUMUŞ VE ÇÖLLEŞMİŞTİ...
2014 yılı Ekim ayının başlarında; ‘Çubuk II Barajı’nın son durumun görmek ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla Çubuk Belediyesi Basın Sorumlusu Hüseyin Yiğiner, Ressam Halil Basri Uluğ ile birlikte Manastır Köyü (Yazlıca) üzerinden kuruyan Çubuk II Barajı havzasına indik.
Karşılaştığımız manzara korkunçtu. Bir zamanlar tepelerin ucuna kadar suyla dolu olan havza adeta çölleşmişti. Sadece Sele Köyü’nden gelen çay bir ark şeklinde akıyordu.
Havzanın ortalarda bir yerde Sele Köyü’nden gelen arkın içinde yüzen yavru balıklar gördük. Kuruyan arazinin diğer taraflarında yabani ısırgan otları, kurumuş ağaçlar ve sorumsuz yaratıklar tarafından rast gele atılan araba lastikleri, pet şişeler vardı.
Kurumuş Baraj Havzası’nı büyük bir şaşkınlık içerisinde dolaştık, fotoğraflar çektik.
Hüseyin Yiğiner’ in Baraj havzasında benimle yaptığı röportaj; “Çubuk 2 Baraj Gölü Kurudu” başlığıyla 10 Ekim 2014 Cuma günü ulusal televizyon kanallarının ‘Akşam Haber Bültenleri’nde yayınlandı...
Ardından “Çubuk 2 Barajı da Kurudu” başlığıyla Çubuk Haber İnternet Haber Sitesi’nde 18.10 2014 tarihinde kendi imzamla yayınlandı...(Haberin tamamını merak edenler fotoğraflarıyla birlikte yukarıda adı geçen Çubuk Haber Sitesi’nin “Yazarım Tüm Yazıları” bölümünde görebilirler.)
GÖKÇEK; “ÇUBUKLULARI SUSUZ BIRAKMAM”
5 Aralık 2014 Cuma günü AK Parti Pursaklar İlçe Başkanlığı 3. Kongresi’nde yaptığı konuşmada kuraklık nedeniyle Çubuk-2 Barajı’nda yeterli su kalmadığı için zaman zaman su sıkıntısı yaşandığını, Pursaklar ilçesine de su takviyesi yapılan Çubuk 2 Barajı’nın ömrünü tamamlamak üzere olduğunu ifade eden ve “Ben Çubukluları susuz bırakmam” diyen dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek konuyla ilgili olarak 5 Aralık 2014 tarihinde çalışmaları başlatmıştı.
Bu amaç doğrultusunda Kavşakkaya Barajı'ndan Çubuk 2 Barajı'na borularla su getirmek için 5 Aralık 2014 tarihinde başlatılan çalışmalar doğrultusunda Kavşakkaya Barajı’ndan Ovacık Mahallesi’ne boruların döşenmesine hız verilmişti.
Çalışmalar 1,5 yıl sürmüş netice de dönemin ABB Başkanı Gökçek’in deyişiyle Kavşakkaya Barajı’na takviye yapılmış böylece Kurtboğazı Barajı’nın yanı sıra Çubuk, dolaylı olarak da Pursaklar ve Akyurt ilçeleri yeni bir su kaynağına kavuşmuştu. (24 Mayıs 2014)
Çubuklular, Pursaklılar şimdiye kadar susuz kalmadıysa bunu Sayın Gökçek’e borçludur. Bu ilçeye bir çivi çakandan Allah razı olsun...
ÇUBUKLULAR HERŞEYE RAĞMEN AKYURTLULARI SUSUZ BIRAKMAZ...
- Akyurt eski belediye başkanlarından Gültekin Ayantaş döneminde mücavir alan sınırımız diye Yenice Mahallesi ile Özkul Karo arasına sınır levhası dikip, üst düzey AK Partili yetkililerin ikazları üzerine sonradan kaldıran,
- Yine Esenboğa Kavşağı - Çubuk Yolu güzergâhın da ve Çubuk mücavir alanı içerisinde bulunan ve bir zamanlar yeme içme yeri olarak faaliyet gösteren ve şimdilerde yıkılan Ali Baba’nın Yeri adlı işletmenin yan tarafına, üzerinde Akyurt Belediyesi yazan çöp varillerini koyduran,
- Ve yine mücavir alan sınırımız diye, Çubuk dolmuşlarının Ülker Kavşağı’na kadar gitmesine müsaade etmeyip, Hasköy dolmuşlarının Man Kavşağı’ndan “U” dönüşü yapmasına ses çıkartmayan Akyurt Belediyesi yetkililerinin yaptıkları bu davranışlara rağmen yine de Çubuk halkı ve yöneticileri Akyurtlu hemşerilerinin susuz kalmasına asla razı olmayacaklardır. Buna inancım sonsuzdur...
Her şeye rağmen Çubuklular olarak bırakın Akyurtlu hemşerilerimizi komşu hiçbir il ve ilçe halkının da susuz kalmasını istemeyiz. Çubuklular yardımsever ve hayırseverdir.
AKYURT’A NELER VERMEDİK?
20 Mayıs 1990 tarihinde Akyurt’un ilçe olmasına razı olduk. İlçemize bağlı 15 köyün yanı sıra 192 işyeri ve 92 fabrikayı Akyurt’a bıraktık.
Hani bir atasözümüz vardır; “Babası oğluna bir bağ bağışlamış da, oğlu bir salkım üzüm vermemiş.” Diye..
Esenboğa Havaalanı’nın nimetlerinden daha çok Akyurtlular faydalanıyor...
Askerden gelen gençlerimiz son dönemlerde temizlik işçisi, çaycı, getir-götür işi, eşya taşıyıcısı ve en büyük unvan olarak da güvenlikçi olarak milletvekili ve bakan torpili ile Esenboğa Havaalanı’nda işe girebiliyor. (Kesinlikle bu işleri küçümsemiyorum. Çubuklu gençlere hep bu işler reva görülüyor. Bürokrat olacak üniversite mezunu (hatta 2 üniversite mezunu) 2 dil bilen gençlerimize neden buralarda iş verilmez?
Rahmetli Arif Horat döneminde; Meydan müdürü, birim müdür ve amirleri Çubuklu idi. Şimdi o günler mazide kaldı.
Dönemin Başbakanı rahmetli Süleyman Demirel, Adalet Partisi (AP) Çubuk İlçe Başkanı Arif Horat’ın fikrini almadan Çubuk’a bir çivi dahi çakmazdı. Kesinlikle onun fikrini alırdı.
Maalesef üzülerek söylüyorum kimse alınmasın rahmetli Arif Horat gibi siyasetçiler Çubuk’ta artık yok... (Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun...)
AKYURT İLÇESİ KENDİ KAYNAKLARINI NEDEN KULLANMIYOR?
Akyurt İlçesi’nde;
- Uzunlar Mahallesi’nde Yaşlı Ardıç (Ganinin Ağıl) Göleti,
- Kızık Göleti,
- Balıkhisar Mahallesi’nde Ulupınar Deresi,
- Elecik Deresi,
- Ahmetadil Mahallesi’nde Sulama Göleti gibi su kaynakları var iken neden Çubuk II Barajı’ndan su istiyor? Akyurt İlçesi kendi kaynaklarını neden kullanmıyor?
Ayrıca Akyurt su ihtiyacını daha yakın olan Şabanözü ile Kalecik İlçesi sınırları içerisinde kalan Koyunbaba Barajı’ndan neden almıyor?
Üstelik Koyunbaba Barajı. 2014 yılında faaliyete geçmiştir. Yeni bir barajdır. Su seviyesi de yüksektir.
ÇUBUKLULAR DA YILLARDIR KLORLU SU İÇİYOR...
Akyurtlular, “Yıllardır kireçli su içiyoruz. Artık kireçli su içmek istemiyoruz. Bu nedenle sağlıklı bir suya kavuşmak için ASKİ’nin başlattığı Çubuk ve Akyurt ilçeleri arası “İçme Suyu İsale Hattı” proje çalışmalarının bir önce bitmesini istiyoruz” şeklinde şikâyet ve dileklerini ifade ediyor.
Oysa Çubuklular da yıllardır kireçli ve klorlu su içiyor. Ama Akyurtlular gibi şikâyet etmiyor...
Çubuklular da genel olarak arıtmadan gelen kireçli ve klorlu şebeke suyunu banyo ve mutfakta (bulaşık yıkamak için) kullanıyor. İçme suyu olarak ya damacana suyu alıyor. Ya da ilçe merkezindeki Yağmur Suyu Çeşmeleri’nden veya köylerdeki çeşmelerden plastik bidonlarla su getirerek içme suyu ihtiyaçlarını karşılıyor. Şebeke suyunu içme suyu olarak kullananlar ise çok azdır...
TAŞIMA SUYLA DEĞİRMEN DÖNMEZ...
Gökçek’in son döneminde Kavşakkaya Barajı’ndan Çubuk 2 Barajı’na 24 Mayıs 2014 tarihi itibariyle su basılmaya başlanmıştı.
Aradan tam 7 yıl geçti, Şimdilerde ise durum değişti. Ana Depo görevini üstlenen Kavşakkaya Barajı’nda yağışların azlığı nedeniyle su seviyesi sürekli düşüyor. Ana depoda su olmazsa Kurtboğazı Barajı ve Çubuk 2 Barajı’na nasıl su takviyesi yapılacak?
Buna birde Çubuk 2 Barajı’nın ömrünü tamamlamasını, Baraj çanağının alüvyonlu toprakla kaplı olmasını, bunlara havaların ısınması ile birlikte baraj havzasındaki suyun buharlaşma yoluyla azalacağını da eklersek; Çubuk, Pursaklar ve Akyurt ilçelerinde susuzluk kapıda demektir.
Ömrünü tamamlayan Çubuk 2 Barajı’nın tekrar su tutması için Baraj çanağındaki alüvyonlu toprağın ivedi olarak temizlenmesi gerekir ki bu da uzun yıllar alır.
Baksanıza ömrünü tamamlayan Çubuk 1 Barajı’nın temizleme ve su tutma işlemleri 2010 yılından beri devam etmesine rağmen henüz bir sonuç alınmış değil...
METROPOL’DEN SONRA KAYNAKLARIMIZ BÜYÜKŞEHİR’E GEÇTİ...
İlçemiz 27 Temmuz 2004 tarih ve 5216 sayılı yasa ile Ankara'nın Metropol İlçesi oldu.
ASKİ yetkilileri her ne kadar Çubuk ve Akyurt ilçeleri arası “İçme Suyu İsale Hattı” projesinin onay tarihi olarak 5 Mayıs 2017 tarihini ifade etse de Çubuk ilçesinin diğer kaynaklarının yanı sıra; Su ve Termal kaynakları da 27 Temmuz 2004 tarihi itibariyle ve de otomatik olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne geçmiş oldu...
Çubuk, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin üvey evladı mı?
Çubuklular başka diyarlardan Amerika’dan, Rusya’dan mı geldi? Onlarda bu ülkenin vatandaşı değil mi? Ankara’nın Metropol ilçelerinden biri değil mi?
Çubuk ilçesinin su kaynakları kuruduğunda, ASKİ yetkilileri Akyurt’a gösterdiği hassasiyet ve titizliği Çubuk için de gösterecek mi? Çubuk halkının bu konuda haklı olarak endişeleri var...
Ayrıca; Çubuk II Barajı’nın miadı doldu mu? Baraj’daki su miktarı Çubuk halkına yetecek durumda mı? Suyun fazlası var mı? Başka bir yere vermek için yeterli mi? Bu konularda bir araştırma yapıldı mı?
Ayrıca bin bir emek ve masrafla ile yapılan Çubuk –Ankara Yolu (Ankara Bulvarı) asfaltının Ahi Evren Sanayi Sitesi’ne kadar kazılıp, tahrip edilmesi hangi vicdana sığar?
Bu konuda bir araştırma yapılmış mıdır? Bu yol Devlet Yolu’dur. Milli gelirdir. Bu yolda tüyü bitmedik yetimin hakkı vardır. Büyükşehir Belediyesi bu yolun aynısını yapabilecek mi? Yoksa yola yama yapıp, öylece bırakacak mı?
Çubuk’tan Akyurt’a su takviyesi için düşünülen tek güzergâh Ankara Bulvarı mıdır? Başka güzergâhlar denenemez miydi?
KAYNAKLARIMIZ ELİMİZDEN UÇUP GİDİYOR...
27 Temmuz 2004 tarihi itibariyle Metropol İlçe olduk. Bu tarihten sonra kaynaklarımızın kullanım hakkını bir bir kaybetmeye ve tabiri caizse Büyükşehir’e kaptırmaya başladık.
Şöyle ki;
- Kavşakkaya Barajı’nın suyunu çelik borularla Kurtboğazı Barajı’na (23 km.) verdik.
- Çubuk Barajı’nın suyunu çelik borularla Pursaklar İlçesi’ne verdik. Şimdi de sanki bize yetiyor gibi Akyurt’a vereceğiz.
- Özlüce (Meki) Termal Suyu’nu ASKİ’ye verdik.
- Özlüce (Meki), Yiğitli (İğbek), Yılmaz (Martın), Durhasan köylerinin arazisini besleyen Meki ve Ova Çayı kurudu. Bu köylerde sulu tarım öldü.
- Kavşakkaya Barajı’nın hemen yanı başındaki Özlüce (Meki) Köyü’ndeki o güzelim bahçelerdeki ağaçlar kurumaya başlamıştı.
Çünkü köylüler hemen yanı başlarındaki su kaynağından faydalanamıyorlardı. Oysa bir zamanlar bu köyümüzde yüzlerce ton elma yetiştiriliyordu ve yurtiçine ihraç ediliyordu... Şimdi bunlar hayal oldu.
- MELİKŞAH köyünde 1974 yılında “Maden Tetkik Arama” tarafından sondaj çalışmaları yürütülmesiyle birlikte bölgemize kazandırılan “Olimpik Termal Yüzme Havuzu” 2014 yılında çürümeye terk edildi.
Bir zamanlar çeşitli Turizm Aktivitelerine sahip olan Melikşah Yüzme Havuzu şimdilerde maalesef tarihin çöplerinde ...
Melikşah Yüzme Havuzu; Ankara-Esenboğa yolu üzerinde, Esenboğa Mahallesi’nin 4 km. Batısındadır. Bikarbonat, sodyum, kalsiyum, magnezyum ve karbondioksit içeren 39 C ısısı olan termal kaynak suyudur. Romatizma hastalıklarına, beslenme bozukluklarına, sinirsel hastalıklara ve kas yorgunluklarına iyi geldiği tahmin edilmekte idi.
Büyükşehir’e verilen ve bir zamanlar milyonlarca liraya mal olan Melikşah Yüzme Havuzu kaderine terk edildi. Hurdacılar tarafından talan edildi.
(Detaylı bilgi için Çubuk Haber İnternet Haber Sitesi’nde 31 Ağustos 2015 tarihinde “Melikşah Yüzme Havuzu Tarihe Gömüldü” Başlığıyla yayınlanan yazı okunabilir)
Melikşah Termal Suyu, ise borularla ‘Büyük Anadolu Oteli’ne verilmişti.
Büyük Anadolu Oteli, 1,5 yıldır Termal Suyu kullanmıyor...
Melikşah Yüzme Havuzu’nun bulunduğu alanda; Büyükşehir’in 18 dönüm arazisi var.
Ayrıca 109 dönüm, 205 dönüm ve Süleyman Demirel Huzur Evi içerisindeki 53 dönüm olmak üzere 3 parça toplam 357 dönüm arazi ise hazineye ait.
Çubuk Belediyesi öncülüğünde Gençlik ve Spor Bakanlığı, Turizm ve Kültür
Bakanlığı, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ile birlikte hazırlanacak proje ile bu alanda; Olimpik Yüzme Havuzu, Spor Tesisi ve Spor Kompleksleri yapılarak Çubuk İlçesi’nin uluslar arası müsabakalara ev sahipliği yapması sağlanabilir...
Ayrıca Esenboğa Havaalanı’nın da buraya yakın olması projeye artı değer kazandıracaktır...
Bu suretle ilçeye dev bir ekonomik katkı sağlanabilir...
- Hacılar -Avcıova Yolu’nu 11 km.’den 8 km’ ye düşürmek için yani yolu 3 km. kısaltmak amacıyla, 2015 yılı ortalarında (ABB Başkanı Gökçek döneminde) Avcıova Mahallesi’nin güneyindeki yaklaşık 1500 m. rakımlı dağın zirvesi Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Dairesi ekiplerince ekskavatör ile yarılmaya başlandı...
Hacılar-Avcıova Yolu’nun rakımı yüksek olduğu için, yolun Kışlık bakımı zorlaşır ve hatta imkânsız hale gelirdi. Üstelik yol kenarlarındaki kayalıklarda heyelan olduğu için yola kayalar düşüyordu.
Yol Kuzey’in soğuk rüzgârlarına karşı açık, Kış aylarında büyük bir ihtimalle burada buzlanma olur, ulaşım zorlaşır ve hatta yol trafiğe kapanabilir.
Sözde yolun tamamlanmasıyla Çubuk’un, Batı Karadeniz’e çok rahat bir şekilde bağlanacağı, yolun bölgenin ticaret ve turizminin gelişmesinde önemli rol oynayacağına işaret ediliyordu...
Ama bu iş nasıl olacaktı? Metropol’e girdikten sonra bir zamanlar Ankara’nın Polatlı’dan sonra ikinci Buğday Ambarı olan Çubuk’ta tarımını bitirerek mi? Ya da yine bir zamanlar Ankara’nın yüzde 45-48 et ihtiyacını karşılayan hayvancılık sektörünü bitirerek mi, ya da güzelim kanyonu harap ederek mi?
Oysa eski yol üzerinde bulunan Taşlıkıran Tepe mevkiinde 1,5 km. uzunluğundaki mesafe tesviye yapılıp, dolgu yapılabilir, o kadar masraf yapılmazdı.
Burada birkaç kişinin menfaati için yapılan milyonlarca liralık israf, dünyanın neresinde görülmüş? Demek ki Özlü’de ki hatırlı kişiler daha etkindi... İddialara göre o dönemin Özlülü bir zabıta müdürünün referansı ile bu yolun yapımına karar verilmiş..Oysa bu yol 1980’li yıllarda YSE tarafından açılmak istense de heyelan yüzünden vazgeçilmiştir.
Çubuk’ta da hatırlı kişiler mevcuttu. Ama onlar toplumsal faydayı pek akıl etmez, düşünmezler, şimdiye kadar hep kendi menfaatlerini düşünmüşlerdir...
Geçtiğimiz aylarda Ankara Büyükşehir Belediyesi -Fen İşleri Dairesi Başkanlığı ekiplerince hiçbir araştırma yapılmadan yeni Hacılar-Avcıova Yolu’na asfalt atıldı. Bakalım bu yolu kaç kişi kullanacak? Bekleyip, göreceğiz...
Oysa Büyükşehir yetkililerinin asfalt atmadan önce yukarıdaki yazıyı okumalarını ve yerinde tespit yapmalarını beklerdim. Çünkü haberleri vardı.
Üstelik iddialara göre bu yol için 20 milyon harcanmıştı. Bu parayla Kuzey’deki köylerimizin yolları genişletilip, tesviyesi yapılır, asfaltı atılırdı.
(Detaylı bilgi için Çubuk Haber İnternet Haber Sitesi’nin 26 Aralık 2016 tarihli “Hacılar-Avcıova Yolu Kimlere Fayda Sağlayacak? Başlıklı yazı okunabilir)
- Yukarı Çavundur Mahallesi’ne 7 km. uzaklıkta yapılan DSİ Göleti 2017 yılında tamamlanarak ASKİ’ye devredildi.
(Detaylı bilgi için Çubuk Haber İnternet Haber Sitesi’nde 27 Şubat 2017 tarihinde “DSİ Göleti Çevresine Hayat Verecek” Başlığıyla yayınlanan yazı okunabilir)
- Gerek İlçemizin ve gerekse çevre il ve ilçelerin mesire alanı olan ve bir zamanlar “Doğa Harikası” olan Karagöl'; Orman ve Su İşleri Bakanlığı Milli Parklar Genel
Müdürlüğü tarafından Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne devredilmişti. (2015 yılı ortaları)
Ardından Karagöl, Büyükşehir tarafından tadilat amacıyla bir müteahhit firmaya verildi.
Müteahhit firma tarafından 2016 yılında Karagöl’de tadilatın başlamasından sonra Bölgede kampçılık ve güvenli izcilik yapılacağını belirten yetkililer, “Tabiat parkında, sonbahar renklenmesindeki harmoni ve hiyerarşinin bozulmaması için bitkilendirme çalışması, göl aynasından uzak olan günübirlik kullanım alanında yapılacak. Piknik alanları, otopark yapılacak.
Ayrıca alanda bulunan kır kahvesi de restore edilerek kapasitesi artırıldı ve ihtiyaçları karşılayabilecek şekilde donatıldı. Bina tadilatında ahşap ve taş malzemeler kullanılarak, görsel peyzaj bütünlüğü sürdürüldü. Bunların yanı sıra yeni tuvaletlerin inşasına başlandı, eski tuvalet de tadilattan geçirilecek, ayrıca bir mescit yapılacak” şeklinde beyanat veriyorlardı.
Ama görünen hiçte öyle değildi. Şöyle ki;
Tadilat bittiğinde Karagöl’de aydınlanma dışında, yeni yapılmış izlenimi yoktu.
Yürüyüş yollarının kotları (kaldırım taşlarının üzerine beton dökülerek) yükseltilmiş. Eski doğal yol kaybolmuştu...
Göl ile yaya kaldırımı arasındaki yükseklik (kot) sıfırlanmış her an bir çocuk ve hatta bir büyük dalgınlıkla her an Göl’e düşüp boğulma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirdi.
Yürüyüş Yolu’nun ortalarında bulunan meşhur soğuk su çeşmesi çukur içinde kalmış, kilolu bir vatandaşın eğilip su içmesi ve hatta bir kapla su doldurması neredeyse imkânsız hale getirilmiş. Kadınların ise eğilip su doldurması imkânsız hale gelmişti.
Tuvaletler kullanışsız ve çok dar yapılmıştı. Alafranga tuvaletlerin olduğu bölümün kapıları tam olarak açılamıyor, hatta yarım açılıyordu. Bu nedenle içeriye zorlanarak giriyorsunuz. Taharet muslukları sağ tarafta, ve yüksekçe bir yere konmuş, musluğu açtığınızda su üzerinize dökülüyordu..
Sanki yapılacak yer bulunamamış gibi Gazino’nun yanındaki tuvaletin olduğu yer iptal edilerek yerine mescit yapılmıştı.
Kışlacık Mahallesi sakinlerince öteden beri bir yatır olarak bilinen yerin hemen altına da tuvalet yapılmış olup, kamuoyunun bu konudaki hassasiyeti dikkate alınmamıştı.
Çocuklar için yapılan oyun alanı daraltılmış. Oyun alanının kotu düşük tutulmuş, yağmur yağdığında su içinde kalıyordu.
Karagöl’ün doğal bitki örtüsü değiştirilmiş, Göl kenarları ve piknik alanlarına çalı fidanları dikilmişti.
Kısacası eski Karagöl’ün güzelliğinden ve cazibesinden eser kalmamıştı. Keşke o eski haliyle kalsaydı. Karagöl’ün ekolojik (çevre) dengesi tamamen bozulmuştu. Tabiri caizse Karagöl’e ihanet edilmişti.
Yoksa burada da mı diğer yerlerimizde olduğu gibi tarihi ve kültürel bir takım kalıntılar aranmıştı? Çünkü tadilat boyunca mesire alanına kimse alınmamış, çalışmalar da gizli olarak yapılmıştı.
(Detaylı bilgi için Çubuk Haber İnternet Haber Sitesi’nin 12 Nisan 2018 tarihinde “Karagöl’de Fosseptik Sızıntısı Devam Ediyor” Başlıklı yazı okunabilir
ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın yukarıda gelişen olaylardan haberi var mı?
Ankara’nın fethedilmesinden sonra kurulduğu tahmin edilen ilçe yerleşim alanı, tarih içinde Hattiler, Hititler, Frigyalılar, Galatlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır. Bıraktıkları tarihî kalıntı ve izler; bu uygarlıkların kültür ve uygarlığını günümüze kadar ulaştırmıştır. Ne hazindir ki bu kalıntılar defineciler tarafından hala talan edilmekte...
KÖYLERDE SULU TARIM YERİNİ SERACILIĞA BIRAKMAYA BAŞLADI...
İlçe ve köylerinde düne kadar yapılan sulu tarım yerini, sera ve örtü altı tarıma bıraktı. Ve buralarda damlama su kullanılıyor.
Yağmur yağmazsa Ankara’nın buğday ambarlarından biri olan tarlalarımızdaki ekinler kurudu, kuruyacak..İlçemizin güneyindeki köylerde ekinler kurudu. Kuzeyindekiler ise böyle giderse son günlerdeki yağmurların etkisi ile kurtulabilir.
Çünkü çiftçilerimizin Ege ve Akdeniz Bölgesindeki çiftçilerimiz gibi iki veya üçüncü ürün ekme seçenekleri yok.
Köylülerimiz şimdiden yağmur duasına çıkmaya başladı bile...
Çubuk II Barajı ve Kavşakkaya Barajı, Çubuk sınırları içerisinde ve bir zamanlar Çubuk’a aitti. Ne zaman ki Metropol İlçe olduk. Kaynaklarımızı Büyükşehir’e kaptırdık. Nimetlerinden eskisi gibi yararlanamıyoruz.
Baraj eskiden savağına kadar suyla dolar ve fazla su bırakılırdı. Çubuk Çayı’ndan şarıl şarıl su akardı. Bu manzaralar bir zamanlar gerçekti, şimdilerde hayal oldu...
Barajdan suyun bırakılması için Büyükşehir’in olurunu beklememiz lazım. Dün ev sahibi idik, bugün ise misafir olduk...
Çubuk’un yer altı ve yer üstü kaynaklarını birilerine vermekte yarışanlar, birde Çubuk ve Çubuk halkına hizmette yarışsa daha iyi olmaz mı? En azından Çubuklunun hayır duasını alırlar...
“PERGEL KANUNU” İLE METROPOL İLÇE OLDUK...
27 Temmuz 2004 tarihi itibariyle gece yarısı çıkartılan bir “Pergel Kanunu” ile
“Metropol İlçe” olduk.
Hatta o dönem belde olan Yukarı Çavundur bile pergel (50 km.) dışında olduğu halde Belediye Meclis kararı ile Metropol’e girdi.
Metropole girdiğimizden daha önce haberdar olan dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek, 24 Temmuz 2004 Perşembe günü saat 10:00’ da Atatürk Parkı önündeki Atatürk Caddesi’nde Çubuklulara hitaben yaptığı teşekkür konuşmasında, “Ankara’da ne varsa Çubuk’ta da o olacak” demişti.
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Çubuk hızla kan kaybetmeye başladı. Ankara’nın diğer 24 ilçesi genel olarak Metropol’ün nimetlerinden yararlanırken, İlçemize tabiri caizse hep Metropol’ün kazıkları düştü.
Vergide Metropol, Hizmet de Mezra Olduk...
Metropol olduktan sonra Ankara’nın sosyo-ekonomik ve kültürel yönden zayıf aileleri Çubuk’a göç etti. Örf, adet, gelenek ve göreneklerimiz dejenere olmaya başladı.
Bunun sonucu olarak da son yıllarda ilçemizde maalesef; Gençler arasında madde ve uyuşturucu kullanımı ile kadına şiddet olaylarında artışlar gözlenmeye başlandı.
KAYNAKLARIMIZA TEKRAR SAHİP ÇIKMALIYIZ...
- Çubuk 2 Barajı, Kavşakkaya Barajı, Yukarı Çavundur’a 7 Km. mesafedeki DSİ Göleti,
- Karagöl Mesire alanı,
- Ayrıca; Yine Yukarı Çavundur ‘daki Kayapınar Göleti, Susuz Göleti, Dalyasan Göleti, Yıldırım Evci Göleti, Uluağaç Göleti, Yıldırım Aydoğan Göleti, Yıldırım Elören Göleti, Kızılca Göleti gibi su kaynaklarımız var...
Kaynaklarımıza iki gözümüz gibi sahip çıkıp, nimetlerinden faydalanmak için girişimlerde bulunmalıyız. Ama bu nasıl ve hangi zihniyetle olacak?
Oysa yüzyıllardır; Genel olarak babasının oğluna, kardeşin kardeşine güvenmediği bir zihniyet hâkim Çubuk’ta...
Vatandaşlarımız ve siyasiler arasında birlik ve beraberlik yok. Kimse kimseye inanmıyor- güvenmiyor, birbirinin iyi olmasını istemiyor.
Oysa güzel ilçemizin menfaatleri için başta siyasiler olmak üzere hemen herkesin tek vücut olması gerekir.
Kıskançlık ve fitne-fesat yüzünden ilçemizden bir milletvekili bile çıkartamadık. Seçtiklerimizin çoğu da seçimden seçime ilçeye geliyor.
Bürokratlarımız da yok. Olanların da faydası kendilerine ve yakınlarına, ilçeye bir yararları yok. Aradığınızda telefonlarınıza bile çıkmaya tenezzül etmiyorlar...
İlçede su sıkıntısı had safhada, bunun için elimizdeki Çubuk II Barajı ve Kavşakkaya Barajı, Çubuk sınırları içerisinde ve Metropol öncesi Çubuk halkının malı idi...
Ve ne hazindir ki bu günlerde buralardan yeteri kadar yararlanamıyoruz. Bunlar üzerinde hak sahibi olmalıyız. Ama bu hangi zihniyetle olacak?
Doğal olarak yerleşim bölgelerindeki su, dağ, taş, orman ve arazi bu bölge insanının kendi malı ve kaynağı olmuştur. Tabii ki “Metropol İlçe” olana kadar...
ÇUBUK ÇAYI DA KURUDU...
Yüzyıllar öncesinde İlçemizde, insanların yerleşiminde Çubuk Çayı en önemli unsur olmuştur.
Yakın geçmişe kadar Çubuk Çayı bu bölgede;
- Temiz çevre,
- Doğal denge,
- Yer altı sularının beslenmesi,
- Ördek, kaz gibi evcil hayvanların yaşam konularında bedelsiz ve sürekli katkı sağlamaya devam ederken;
- Ne yazık ki 1997 yılında bölge insanının ayrılmaz bir parçası olan Çubuk Çayı’nın suyu, çelik borularla hapsedilerek Çubuk Çayı yatağı ve dolaysıyla bölge insanı suya hasret bırakıldı.
Çubuk Ovası’na hayat veren Çubuk Çayı, Meki ve Ova Çayı ile ilgili yazılarım o zamanki adıyla Çubuk Platformu Dergisi’nin 2005 yılı Kasım-Aralık sayısında yayımlandı. O günlerde konu çeşitli platformlarda gündeme getirilerek, bu gün yaşamakta olduğumuz olumsuzluklara o günlerde dikkat çekmiştik.
Ancak siyasilerimiz ve bölge halkı konuya ilgisiz kaldı.
O gün işarete ettiğimiz muhtemel olumsuzluklar bugün maalesef yaşanır hale geldi.
Bu suretle doğal denge bozuldu. Yer altı suyu kurudu, çevre kirliliği ve dere yatağında mikroplar oluştu, sivrisinek arttı, bölgedeki ağaçlar ve kuyular kurudu, sulu tarım yok oldu.
Susuz hayat olur mu? Neden bu bölge insanları olarak sesimiz çıkmıyor? Bize ait olan kaynaklarımıza, hem de en temel yaşam kaynağımız olan akarsularımıza hep birlikte sahip çıkmalıyız. Demokratik yollarla hakkımızı aramalıyız...
Bu zihniyetle gidersek yarın;
“Suya Hasret” Bir İlçe Olacağız. O zaman da; “Su akar, Çubuklular bakar!” diyeceğiz...
Bu yüzden suyumuzu tasarruflu kullanmalıyız. Gerekli önlemler alınmazsa İlçede su sıkıntısı zamanla had safhaya çıkacak. Daha düne kadar ilçe merkezinde 5-6 metreden yüzey suyu çıkarken şimdilerde 15-20 metreden bile zor çıkmıyor...
Bir zamanlar Çubuk’ta her şey çok güzeldi. Çubuk Çayı şarıl şarıl akardı. Çevresi doğal bitki örtüleri ile kaplı idi. Bu günlerde çevreyi iğde kokuları kaplardı. Neredeyse hemen her sokakta doğal kaynaklarımızdan gelen çeşmelerimiz vardı. Eğilir kana kana su içerdik. Şimdi bunlar da hayal oldu...
Bugün dünün özlemini çekerek yaşıyoruz.
Barajlarımızın suyla dolması içinde yağmur ve kar yağması lazım. Yağmurun yağacağı alanlar ve ortamlar ise gittikçe kaybolmaya başladı. Bir zamanlar ilçemiz “Yeşil Çubuk” diye anılırdı. Şimdi betonlaşmaya başladı.
Gençlik yıllarımızda Çubuk’u kuş bakışı seyretmek için Kurban Tepe’ye çıkardık. (Şimdiki Belediye Sosyal Tesisi’nin olduğu yer). Ağaçlardan evler görünmezdi. Şimdi o yere çıkıp bakın ne göreceksiniz?
TAŞIMA SUYLA DEĞİRMEN DÖNMEZ...
Gökçek döneminde Kavşakkaya Barajı’ndan Çubuk 2 Barajı’na 24 Mayıs 2014 tarihi itibariyle su takviyesi yapılmaya başlanmıştı.
Aradan tam 7 yıl geçti, Şimdilerde ise durum değişti. Ana Depo görevini üstlenen Kavşakkaya Barajı’nda yağışların azlığı nedeniyle su seviyesi sürekli düşüyor. O zaman ana depoda su olmazsa Kurtboğazı Barajı ve Çubuk 2 Barajı’na nasıl su takviyesi yapılacak?
Buna birde Çubuk 2 Barajı’nın ömrünü tamamlamasını, Baraj çanağının alüvyonlu toprakla kaplı olmasını, bunlara havaların ısınması ile birlikte baraj havzasındaki suyun buharlaşma yoluyla azalacağını da eklersek; Çubuk, Pursaklar ve Akyurt ilçelerinde susuzluk kapıda demektir.
Ömrünü tamamlayan Çubuk 2 Barajı’nın tekrar su tutması için Baraj çanağındaki alüvyonlu toprağın ivedi olarak temizlenmesi gerekir ki bu da çok uzun yıllar alır.
Şimdilerde Çubuk 2 Barajı’nda Baraj çanağı temizlenmeden su tutması imkânsız. Temizleme işlemi de uzun yıllar süreceği için İlçe Halkını susuz bırakmamak için yeni su kaynakları bulmalıyız.
YENİ SU KAYNAKLARI BULMALI YEŞİLE SAHİP ÇIKMALIYIZ...
Şimdilerde Çubuk 2 Barajı’nda Baraj çanağı temizlenmeden su tutması imkânsız. Temizleme işlemi de uzun yıllar sürecektir.
Baksanıza ömrünü tamamlayan ve 2010 yılında Baraj çanağındaki alüvyonlu toprakların temizleme çalışmaları devam eden Çubuk I Barajı hala su tutacak...
Buradan büyük bir ders çıkartmalıyız.
Bunun içinde hiç vakit geçirmeden İlçe Halkını susuz bırakmamak için yeni su kaynakları bulmalıyız. İçme suyu göletleri yapmalıyız.
ORMANLARIMIZI YEŞİLİMİZİ KORUMALIYIZ...
İlçemizin Kuzeyi yağmur yağmasına vesile olacak ormanlarla, yeşilliklerle kaplı...
Yine inşaat yapmak, yol açmak için ağaçları kesiyoruz. Oysa birilerinin “gavur” dediği batı ülkelerinde asfalttan fışkıran bir fidan için yol güzergahı değiştirilirken, biz asırlık çınar ağaçlarını bile acımadan, insafsızca kesiyoruz...
Ayrıca neredeyse her yıl bir ormanımızda sorumsuz ve vurdumduymaz yaratıklar yüzünden yangın çıkmakta...
Öncelikle ilçemizde yeşili korumalıyız. Yeşil varsa su da vardır, yoksa kuraklık gelir. Biz yeşili korumak yerine başka işlerle uğraşıyoruz. Yapmamız gereken en acil iş yeşili artırmaktır.
Önümüzdeki yıllarda dünyayı bekleyen tehlike isesuzluktur...
İnsanlık tarihinin başlangıcından bugüne kadar ve insanlık var oldukça, gerek yerleşiminde ve gerekse sosyal hayatında insanların ayrılmaz bir parçası akarsulardır. Bilim adamları ilerideki savaşların “SU SAVAŞLARI” olacağını iddia ediyorlar.
İnsanın gıdası tarım tarımın gıdası ise sudur.
İnsanoğlu ekmeksiz yaşayabilir. Ama susuz yaşayamaz.
Çubuklular suyumuza sahip çıkalım ve yeşilimizi koruyalım...
AĞAÇ DİKMEK İLE İLGİLİ HADİSLER...
Peygamber Efendimiz bir taraftan mevcut bitkileri muhafaza ederken, diğer taraftan da çevreyi yeşillendirmeye teşvik ediyorlardı.
Bir defasında şöyle buyurmuşlardı; “Kıyamet kopuyor olsa ve birinizin elinde bir fide bulunsa, kıyamet kopmadan onu dikebilirse bunu hemen yapsın!”
Peygamber Efendimiz yine bir hadisi şeriflerinde ağaç dikenler için ne güzel bir müjdedir; “Bir Müslüman herhangi bir ağaç veya bitki dikerse, ondan yenilen şey kendisi için sadakadır, ondan çalınan şey kendisi için sadakadır, yabânî hayvanların yediği şeyler sadakadır, kuşların yedikleri sadakadır, bir kişinin ondan alıp eksilttiği şey de kendisi için sadakadır.” Buyurmuşlardır.
Ankara’da deniz bitti. Her şeye rağmen Çubuk’ta hala okyanus var...
Kaynaklarımızı tekrar sahiplenmek ve “Yaşanabilir Bir Çubuk İçin” ;
- “Oy Deposu” olmaktan kurtulmalıyız. Çocuklarımızın, torunlarımızın ve ilçe halkının geleceği ve menfaati için; Akıllı ve bilinçli “OY” kullanmalıyız. Oylarımıza sahip çıkmalıyız.
- Metropol’den çıkmalıyız,
- Kalkınmada Öncelikli 14. Yöre Olmalıyız. (Çankırı Kalkınmada Öncelikli 13. Yöre” ) Çubuk’un Çankırı’dan ne farkı var.
- Ya da Çankırı’ya bağlanmalıyız.
ÇUBUK ÇANKIRI’YA BAĞLANMALI...
“Metropol İlçe” olduğumuz 27 Temmuz 2004 tarihinden beri, Metropol’ün faydalarından yararlanamadık. Vergiye gelince Metropol hizmete gelince maalesef mezra muamelesi gördük. Çubuk İlçesi bugün Kuzey’in ‘Kör Noktası’ (Çıkmaz Sokağı) konumundadır.
METROPOL bir kentin; Yolları düzgün, binaları estetik, sokakları temiz, kent möblesi, yeşil alanı boldur. Her şeyden önce her yaşam alanı belli bir ruha sahiptir. İçinde yaşayanlarda güvencededir. Bu durum aynı zamanda modern ve gelişmiş olmanın göstergesidir.
Bu durumda ilçenin hangi özelliği Metropol? Çubuk İlçesi şu anda ki haliyle zamansız atılan çöpler nedeniyle olsa olsa İlçe merkezi hariç “Çöp Kent” olur. Ya da plansız programsız yapılan inşaatlarıyla “Beton Kent” olur.
Çubuk, Çankırı"ya bağlanırsa, “Kalkınma da Öncelikli Yöre” kapsamına girer.
Böylece bizim de en az bir milletvekilimiz olur, bürokratlarımız olur. Bir takım vergilerden (SGK primlerinden) muaf oluruz, destek ve teşvik alırız.
Ayrıca Metropol"ün olumsuz sonuçlarından da kurtuluruz. Tarım ve hayvancılığımız tekrar eskisi gibi ayağa kalkar, canlanmaya başlar. Eskisi gibi olmasa bile Çubuklu esnaf birazcık nefes alır.
Yıllarca Ankara"ya bağlı oldukta ne oldu? Hep horlandık, itildik, kakıldık. “Oy Deposu” olduk. Karşılığında da tabiri caizse “üvey evlat” muamelesi gördük.
Çubuk ilçesi şu anda emekli kenti konumundadır...
Gerekli önlemler alınmazsa cennet ilçemiz ekonomisi maalesef freni boşalmış bir kamyon misali hızla uçuruma doğru gidiyor.
“Çubuk Çankırı’ya bağlanmalı veya bağlanmamalı” konusunda bir “referandum “ bile yapılabilir...
Eyyy Çubuklular; ne zaman akıllanacaksınız? Ne zamana kadar elma şekeri ve horoz şekeri ile aldatılmaya ve kandırılmaya devam edeceğiz?
Geleceğimiz için; Çocuklarımız ve torunlarımız için artık büyük düşünmek zorundayız. Bunun için gerekli siyasi güç ve mekânlara da fazlasıyla sahibiz. Yeter ki hayata geçirelim...
Bugün Ankara’da oturan 230 bin Çubuklu var. Bunlar genelde Altındağ, Keçiören ve Yenimahalle de oturuyor. İstersek 2 bağımsız milletvekili bile çıkartabiliriz.
Tüm dargınlıkları ve kaygıları ortadan kaldırıp ilçenin menfaatleri doğrultusunda; İlçede birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını pekiştirip, tek vücut olursak üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun kalmaz...
Ama ne hikmetse bunu bir türlü gerçekleştiremiyoruz...
Güzel ilçemiz sahip çıkılmaz ise elimizden hızla uçup gidiyor. Siyasilerimiz başta olmak üzere birileri de seyretmeye devam ediyor...
Buradan Saygıdeğer siyasetçilerimize sesleniyorum; Elimizde hala fırsatlar var. Bunları iyi değerlendirelim. Kaynaklarımıza sahip çıkalım...
Yoksa yarın çocuklarınızın ya da torunlarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız?