Çubuk 1 Barajı’ndan sonra Çubuk 2 Barajı da kurudu.
Çubuk 2 Barajı göl havzası da hızla kurumaya başladı. Kaderi de inşallah Çubuk I Barajı’nın kaderi gibi olmaz.
Barajı besleyen derelerde su kalmaz ise havzasında da su kalmaz ve yatağı kurumaya başlar
Baraj havzasında yakın bir zamana kadar balık tutulabilen alanlarda geniş düzlükler meydana gelmiş ve Baraj hızla (toprakla) doluyor.
Baraj çevresinde yaşayan köylüler kuruyan arazide kabak, kavun ve karpuz yetiştiriyor. Hatta bu ekim 4-5 yıldır devam ediyor. Yani Barajın üstünde kalan havza yaklaşık 2 km. uzunluğundaki havza 5 yıl öncesinden kurumuş.
Barajın suyunun bitmekte olduğunu, suların küf koktuğunu ve Çubuk’ta susuz günlerin başlayacağını, bu nedenle artezyen kuyuları kurulmasını ifade eden yazılarımı hatırlarsınız. Bu tür yazıları Adem Tuğluca döneminden beri zaman zaman yazdım. Hatta bazı örümcek kafalı yaratıklar o yazılarımla alay etmişler, benimle dalga geçmişlerdi. Şimdi onlar kimlerle dalga geçecekler? Oysa su ile dalga geçilmez. Ben de geçmeyeceğim. Çünkü “su hayattır”.
Baraj ve barajı besleyen derelerin son durumunu görmek için Anadolu Ajansı Muhabiri Hüseyin Yiğiner ve Ressam Basri Uluğ ile Manastır (Yazlıca) Köyü’nün içinden Çubuk 2 Barajı’nın başlangıç noktasına indik. Yüksekçe bir yere aracı park ettik. Bundan sonra yolumuza yürüyerek devam ettik.
Gördüğümüz manzara korkunçtu. Bir zamanlar tepelerin ucuna kadar suyla dolu olan havza adeta çölleşmişti. Sadece Sele Köyü’nden gelen çay bir ark şeklinde akıyordu.
Havza da su ve balık yerine kavun, karpuz ve kabak tarlası vardı. Baraj’ın boğaz kısmına kadar olan yaklaşık 2 km. araziyi yürüyerek geçtik ve boğaza ulaştık. Ortalarda bir yerde yavru balıklar gördük. Kuruyan arazinin diğer taraflarında yabani ısırgan otları, kurumuş ağaçlar ve sorumsuz yaratıklar tarafından rast gele atılan araba lastikleri, pet şişeler vardı.
Yıllardır gezip dolaştığımız ve insanların balık avladıkları Baraj’ın şimdi kuruduğunu görmek doğaseverler için çok üzücü bir olaydır herhalde..
Bu yaşıma geldim, barajı bu şekilde hiç görmemiştim. Bir barajın ilk defa bu şekilde kuruduğunu gördüm. Keşke görmez olsaydım.
Gökçek, “Çubukluları Susuz Bırakmam”
Büyükşehir’den (ASKİ) sevindirici ve teselli edici bir haber; “Ben Çubukluları susuz bırakmam” diyen Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek, Kavşakkaya Barajı'ndan Çubuk 2 Barajı'na borularla su getirmek için çalışmaları başlatmış. Kavşakkaya Barajı’ndan Ovacık Mahallesi’ne döşenen borularla su basılacak. Bu su buradan da Çubuk Barajı’na cazibe ( akarsu) yolu ile gidecekmiş. Bu sevindirici bir haber.
Hani bir atasözü vardır, “Allah fakirin eşeğini kaybettirirmiş, fakir de eşeğini bulunca sevindirik olurmuş” bizim ki de işte öyle bir şey olacak.
Ancak bundan sonra Çubuk 2 Barajı'ndan Pursaklar'a su verilmemeli. Çünkü Çubuk 2 Barajı'nın suyu ilçemize bile yetecek durumda değil, çok az su kalmış.. Keza Kavşakkaya Barajı’nın suyu da Kurtboğazı Barajı’na verilmemeli...
Çubuk Barajı’nda yüzde 8’ e yakın su kalmış. Barajı besleyen damarlar yok olursa dolayısı ile barajda da su kalmaz. Daha önceden bu bölgede kar yağdığında dağdan akan sular dereler halinde bu alanı besliyordu. Bir başka ifade ile dolduruyordu. Ama geçtiğimiz yıllarda kar ve yağmurun mevsim normalleri altında seyretmesi Barajı besleyen damarların kurumasına neden olmuş. Barajın kurumasıyla da böyle vahim bir durum ortaya çıkmış. Vatandaşlar da bir zamanlar balık avlanılan bu bölgede karpuz, kavun ve kabak yetiştiriyor.
Baraj yatağının kenarlarında, balıkçıların kopmuş misina iplerini, tuttukları balıkları pişirmek için yaktıkları ateş küllerini, ASKİ' nin uyarı levhalarını, otomobil lastiklerini, ağaç parçalarını, kurumuş ve derin çatlaklar oluşturmuş toprakları da görmeniz mümkün...
“Atalarımız Taşıma suyla değirmen dönmez demiş” sen elindeki suyu başkalarına kaptır, ondan sonra da otur bekle yağmur yağacak diye..
Haydi Çubuklular, yağmur duasına, belki Allah tarafından bolca yağmur yağar ve baraj dolar. Neden olmasın?
Çünkü birtakım Çubuklular işin kolayını buldular. Bunlar sadaka kültürü ile geçinirler. Sıkıştıklarında da hiç çalışmazlar. Hemen oturup dua ederler. Duaları da kabul olur!..
Pursaklar’a ve Kavşakkaya’ya Su Verilmemeli idi...
Çubuk Barajı’nın suyu çelik borularla Pursaklar’a verildi. Çubuk Çayı’nın sularını hapseden çelik borular önce Çubuk Çayı kuruttu. Çay yatağı mikrop yuvası haline geldi. Çubuk Çay’ından beslenen Çubuk Ovası kurak, çorak, verimsiz hale geldi. Doğal denge bozuldu. Çevre kirliliği ortaya çıktı. Yer altı suları çekildi, içilebilen çok lezzetli ve kaliteli suyu olan mahalle çeşmeleri kayboldu. Toprağın yapısı değişti. Evvelden bire 50-60 veren toprak şimdilerde 10-15 veriyor. Çiftçi bire 15 ürün kaldırdığında neredeyse göbek atıyor. Ama ne tapsın garip? İlçede yıllar önce pancar ekilirdi. İlçenin tarımı öldürüldü ve ekonomisi de Allah’ın rahmetine kavuştu.
Toprak esnekliğini kaybetti. Kırılgan ve her an çöküntülere meyilli hale geldi.
Kavşakkaya Barajı’nın suyu da çelik borularla Kurtboğazı Barajı’na verildi.
Özlüce (Meki), Yiğitli (İğbek), Yılmaz (Martın), Durhasan köylerinin arazisini besleyen Meki ve Ova çayı kurudu. Bu köylerde sulu tarım öldü.
İlçe ve köylerinde düne kadar yapılan sulu tarım yerini, sera ve örtü altı tarıma bıraktı. Ve buralarda damlama su kullanılıyor.
İlçede su sıkıntısı had safhada, bunun için elimizdeki Çubuk 2 Barajı ve Kavşakkaya Barajı Çubuk sınırları içerisinde ve Çubuk Halkının malı..Ve ne hazindir ki bunlardan yeteri kadar yararlanamıyoruz. Bunları tekrar almalıyız. Ama hangi zihniyet alacak?
Bunlardan ders almadığımız gibi Melikşah Termal Suyu’nu Anadolu Otele, Meki (Özlüce) Termal Suyu’nu da ASKİ’ye kaptırdık.
İnsanlık tarihinin başlangıcından bugüne kadar ve insanlık var oldukça, gerek yerleşiminde ve gerekse sosyal hayatında insanların ayrılmaz bir parçası akarsulardır. Bilim adamları ilerideki savaşların “su savaşları” olacağını iddia ediyorlar.
Doğal olarak yerleşim bölgelerindeki su, dağ, taş, orman ve arazi bu bölge insanının kendi malı ve kaynağı olmuştur.
Yüzyıllar öncesinde İlçemizde, insanların yerleşiminde Çubuk çayı en önemli unsur olmuştur. Yakın geçmişe kadar Çubuk Çayı bu bölgede;
- Temiz çevre,
- Doğal denge,
- Yer altı sularının beslenmesi,
- Ördek, kaz gibi evcil hayvanların yaşam konularında bedelsiz ve sürekli katkı sağlamaya devam ederken;
- Ne yazık ki 1997 yılında bölge insanının ayrılmaz bir parçası olan Çubuk Çayı’nın suyu, çelik borularla hapsedilerek Çubuk Çayı yatağı ve dolaysıyla bölge insanı suya hasret bırakıldı.
Çubuk Ovası’na hayat veren Çubuk Çayı, Meki ve Ova çayı ile ilgili yazılar Çubuk Platformu Dergisi’nin 2005 yılı Kasım-Aralık sayısında yayımlandı. O günlerde konu çeşitli platformlarda gündeme getirilerek, bu gün yaşamakta olduğumuz olumsuzluklara o günlerde dikkat çektik.
Ancak siyasiler ve bölge halkı ilgisiz kaldı.
O gün işarete ettiğimiz muhtemel olumsuzluklar bugün yaşanır hale geldi.
Bu suretle doğal denge bozuldu., yer altı suyu kurudu, çevre kirliliği ve dere yatağında mikroplar oluştu, sivrisinek arttı,bölgedeki ağaçlar ve kuyular kurudu, sulu tarım yok oldu.
Susuz hayat olur mu? Neden bu bölge insanları olarak sesimiz çıkmıyor? Bize ait olan kaynaklarımıza, hem de en temel yaşam kaynağımız olan akarsularımıza hep birlikte sahip çıkmalıyız. Demokratik yollarla hakkımızı aramalıyız.
Çubuk 2 Barajı, Çubuk Çayı üzerinde, içme suyu temini amacı ile 1961-1964 yılları arasında inşa edilmiş bir barajdır. Toprak dolgu tipi olan barajın gövde hacmi 1.100.000 m³, akarsu yatağından yüksekliği 61,00 m'dir. Normal su kotunda göl hacmi 24,60 hm³, normal su kotunda gölalanı 1,20 km²' dir. Barajın çevresinde, çam ve akasya ağaçlarıyla yeşillendirilmiş piknik ve gezinti alanları mevcuttur. Ankaralıların en çok rağbet ettikleri günübirlik gezinti yerlerindendir. Bir zamanlar yılda 38 hm³ içme ve kullanma suyu sağlamakta idi. Şimdi bunlar hayal oldu.
Bir barajın ömrü 50, bilmediniz 60 yıldır. Önümüzdeki yıllarda yoğun yağış olmazsa Çubuk 2 Barajı’ da ömrünü tamamlamak üzeredir.
Çubuklular Ne Zaman Uyanacaksınız?
Çubuklular artık değerlerinize sahip çıkmanın zamanı geldi de geçti bile..yediğiniz bu kaçıncı darbe.. Yıllarca, “adam sende” dediniz. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediniz”. Ama o yılan şimdilerde geldi ve maalesef sizi de soktu. Ne zaman akıllanacaksınız? Uyanın artık. Haklarınızı demokratik yollardan aramasını öğrenin.
Yaşanabilir bir Çubuk için herkes el ele vermeli.. Yoksa yarın çok geç olabilir.
Ey siyasiler;
Masa başında oturmakla siyaset olmaz. Oturup yapıştığınız o deri koltuklardan kalkın da halkın sesine kulak verin!.. Artık sizlerde de uyanın ve ilçeni dağ gibi birikmiş sorunlarına sahip çıkın ve çözüm bulun.. Çubuk’ a ve Çubukluya sahip çıkın...
Yoksa ilçe elden gidiyor. Ya adam akıllı ilçeye yakışır bir siyaset yapın, ya da beceremiyorsanız bu siyaseti bırakın, yapacaklar gelsin...
Siyasetçinin görevi; Halkın şikayetlerini dinlemek, ihtiyaçlarını saptamak ve giderilmesi için gerekli önlemleri almak, Gelecek için programlar hazırlamak, geçmiş programlarda ortaya çıkan durumları değerlendirmek değil midir?
Ey Çubuk Halkı;
Çubuk’tan giden gidene, bir zamanların yaşanabilir, yeşil Çubuk’u sizlerin ve siyasilerin sorumsuzluğu ve vurdumduymazlığı yüzünden gittikçe yaşanamaz bir hal almakta..Böyle giderse çocuklarınızın ve torunlarınızın geleceği çok karanlık..
Çubuk’tan Giden Gidene...
Su konusunda ;
- Çubuk Barajı’nın suyunu çelik borularla Pursaklar İlçesi’ne, Kavşakkaya Barajı’nın suyunu çelik borularla Kurtboğazı Barajı’na verdik.
- Melikşah Termal Suyu’ Büyük Anadolu Oteli’ne verildi. Son olarak da Özlüce Termal Suyu’nu ASKİ’ye kaptırdık.
Kısacası diğer konularda da (bunlara tekrar değineceğin) ilçe hızla kan kaybediyor. Çubuk’tan giden gidene..Çubuklu siyasiler ve vatandaşlar ise sadece bu olanları seyrediyor. Çubuklular genel olarak günü kurtarma peşinde.. Ama yarın bu değirmenin suyu bitecek. Kendileri, çocukları ve torunları aç kalacak, haberleri yok.
Ankara’da Deniz Bitti, Çubuk’ta İse Okyanus Var...
Bilindiği üzere 23 Temmuz 2004 tarihi itibariyle “Metropol İlçe” olduk.
Metropol olmaya olmuştuk da. Ama hizmet alamadık. Çünkü;
Yani Çankaya’da ne varsa Çubuk’ta da o olacaktı. Nitekim oldu da!.. Çankaya’da vergi ne ise Çubuk’ta da o oldu. Çankaya’nın birkaç istisna dışında suyu ve elektriği kesilmedi. Ama Çubuk’un hep kesildi. Kısacası Çubuk vergide Çankaya, hizmette ise mezra oldu.
METROPOL bir kentin; Yolları düzgün, binaları estetik, sokakları temiz, kent möblesi, yeşil alanı boldur. Her şeyden önce her yaşam alanı belli bir ruha sahiptir. İçinde yaşayanlarda güvencededir. Bu durum aynı zamanda modern ve gelişmiş olanın göstergesidir.
Metropole gireli yaklaşık 10 yıl geçmesine rağmen Çubuk İlçesi henüz Metropol’e benzeyen bir özelliğe sahip olamamıştır. Kısacası ilçede Metropol’den eser yok.
Sahip çıkılmazsa Çubuk olsa olsa birilerine rant kapısı olur.
Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek, 24 Temmuz 2004 Perşembe günü Atatürk Parkı önünde Çubuklulara yaptığı teşekkür konuşmasında, “Ankara’da ne varsa Çubuk’ta da o olacak” demişti.
Ve hatta Taksiciler, kamyoncular, otobüsçüler ve köylüler birkaç kuruşluk rant için bu konuşmayı elleri patlarcasına alkışlamışlardı. Gökçek o gün verdiği vaatlerin hangisini yaptı?
O günü kaleme almış, verilen vaatlerin sözde kalacağını ifade etmiş ve hatta yazımın bir paragrafında, “Karaman’ın koyunu, sonra çıkar oyunu” demiştim.
Demeye kalmadı. İlçeye yağmur yağmadı ama Büyükşehir’den vergiler, cezalar üst üste gelmeye başladı. Bu gidişle daha da gelecek.
Oysa Başkan Gökçek, gerek 2009 ve gerekse 2014 yerel seçimlerinde en fazla oyu Çubuk’tan almıştı. Gökçek ilçeye minnet borcunu böyle mi ödeyecekti?
Çubuklular olarak Büyükşehir’in yapması gereken alt yapı, asfalt gibi asli çalışmalarına şak şak yaptık. Şimdilerde içilemeyen ve küf kokan sularımız yüzde 9 zamlanmasına rağmen yakında uzun süreli kesintilere uğrayacak. Asfalt kullanım paraları gelmeye başladı ve el yakacak. Bunları diğer vergiler takip edecek. Ben buna metropol’ün Kazıkları” diyorum. Büyükşehir’i izlemeye devam ediniz!..
İlçenin Metropol olmaktan dolayı başına gelecekleri müteakip defalar dile getirdim. Ne etkililer, ne yetkililer ve ne de Çubuk halkı dinlemedi, dikkate almadı. Hatta bir kulaklarından girdi diğerinden çıktı. Netice her olayda olduğu gibi yine haklı çıkacağım. Keşke ben haksız çıksaydım da Çubuk ve ilçe halkı haklı çıksaydı.
İleride yine değineceğim ve iddia ediyorum: Çubuk, Ankara’nın en geri kalmış kasabası, bu zihniyetle giderse, ki gidecektir. Çünkü hiçbir gayret ve çaba yok.
Çubuk İlçesi Metropole girmekle sosyal, kültürel, ahlaki ve manevi değerlerinin yanı sıra; Hayvancılık, Tarım, Askeri Garnizon, Askerlik Şubesi, Ceza Evi, Üniversite, 192 işyeri ve 92 fabrika, turizm, gibi ekonomik değerlerini ve vasıflarını da birer birer kaybetmiştir. Askerden gelen gençler işsiz, üniversite mezunları işsiz, iş bulanlar ise vasıfsız eleman olarak asgari ücretle çalışıyorlar. Bu nasıl bir Metropol İlçe? İlçe uçuruma doğru sürükleniyor. Siyasiler ve sorumsuz ilçe halkı ise bu durumu seyrediyor. Çubuk bir zamanlar Ankara’nın en zengin ve güzel ilçesi iken, Metropol İlçe olduktan sonra en geri kalmış ilçesi olmuştur.
Çubuk İlçesinin düzlüğe çıkması için, Metropol kanunları esnekleştirilmeli.. Bu konuda şimdiye kadar bir ışık görülmemiştir. O halde:
· Çubuk ‘Kalkınmada Öncelikli Yöre’ olmalı,
Ya da Çankırı’ya bağlanmalı” Çubuk için başka kurtuluş yolu yok. Başka alternatifte yok. (Bu konulara sonraki bir yazımda tekrar değineceğim.)
Çubuk’u çok seven ama geçmiş yönetimlerin yarattığı Çubuk’a şimdilerde yabancılık çekiyorum, bu anlayışın değişmesini istiyorum. Sizi bilmem ama eski insanları sevecen ve saygılı, misafirperver, yeşili bol, suyu içilebilir, dereleri ve mahalle çeşmeleri şarıl şarıl ve sürekli akan, yaşanabilir o güzel ve Yeşil Çubuk’umuzu geri istiyorum.
Sizlerde aynı görüşte değil misiniz?
Çubuklular olarak hepimizin ideali ilçemizde, ülkemizde ve tüm dünyada tam manasıyla çağdaş ve medeni bir toplum olarak yaşamak değil midir?
Peki 25-35 yaşında olup da hiç çalışmadan yan gelip yatarak, sadaka kültürü ile geçinenlerin bunu önlemeye hakları var mı?
Önce ilçe siyasileri, sonra sivil toplum örgütleri ve meslek odaları ilçenin dağlar gibi birikmiş sorunları için ellerini değil, bütün gövdelerini taşın altına koymaları gerekir.