Başını, iki elinin arasına almış; dirseklerini dizlerine dayamış; boş gözlerle arsayı seyrediyordu.
Şimdi şurada tahteravalli olsaydı salıncak da öyle bir salınsaydım ki . bir de kaydıraç . dönme dolap isterse olmasın zaten midemi bulandırıyor ne vakit kurtulacağım, kamyonların arasında bisiklet sürmekten?
Çocuk, daldın yine Yoksa, şehirleri kurarken seni hesaba katmadılar mı; vicdansız mı bunlar? Yok, yok bu yaşta aklın karışmasın, gönlün bulanmasın büyüklere saygı, küçüklere
iyi ama, babam kaç kere söylemiş amcalara onlar da kaç kez,Olur! demişler. Benim hakkım değil mi?
Tam da, içinde zarf, nesne ve yer tamlayıcısı bulunan, teselli edici birkaç cümle kuracakken sekiz tekerlekliler sokağa daldılar.
Araçtan inen iki kişi, ellerinde mezro bellerinde çekiç geride, rulo halde teller kulak artlarında tükenir(!) kalemler dudak kenarlarında düşecek gibi duran cigaralar
Almış bir Çamlıbel türküsünü, işleri yoluna koymanın rehavetiyle tutturmuş keyfince: Dane dane benleri var; yüzünde, yüzünde / Can alıcı bakışları gözünde, gözünde
Biz de sizden bahsediyorduk; iyi adam lafının üstüne gelirmiş nihayet çocuklar parka kavuşacaklar ha!...
Ne parkı hemşerim; kafayı mı sıyırdın? Biz bu arsayı belediyeden aldık. Dört katlı, çift daire çıkacağız; istersen sana da verelim; altı ayda biter; parasını da usul usul ödersin, eli yüzü düzgün birine benziyorsun!
İstemem, ağlayanın malından gülene hayır gelmez; hem, bu arsada tüyü bitmemişin, börtü böceğin, on sekiz bin alemin hakkı var!
Hemşerim, bu kadar hassas olma, akla zarar; alimallah başına iş getirirsin; alan memnun, satan memnun Araban yok mu? Ayda bir, gezdirirsin bebeleri, olur biter; park neyine bu yaşta(!)
Asıl bu yaşta!... diyecek gibi oldu; Değmez!dedi kendince. Görmemiş ki, ne yapsın!
Mani olmalıydı; tarihten gelen miras, buna hiç de uygun düşmüyordu. Yeşil içinde kentler, medeniyetinin eseriydi.
El Hamra"nın havuzları, Babil"in asma bahçeleri, Yıldız, Çamlıca Konya"da Alaaddin, Bursa"da Orhangazi, Amasya"da yeşille kesme taşın Yeşilırmak"la kardeşliği
Evin içinde havuz, havuzun kenarında sedir Dışarda, uçurtma şenliği içerde, suyun mermere değil, gönle değen tuşları
Sahi, toplu yaşam yerlerinde neden isyan çıkar? Ahşapın ve kesme taşın yerini, betonun ve demirin hakimiyeti almış; bir asra yakındır!
Kamyon, tozu dumana katarak uzaklaştı oradan Bir daha gelecek; bu sefer demir, çimento; harç karma makinesi, vinç; tuğla, kum . taşıyacaktı.
Yeryüzünün ve gökyüzünün emanetini omuzlarına almış insan ne de çabuk atıvermişti sevgiyi, gönlünden!
Bir karar vermeliydi; öncekiler, sonrakiler al birini, vur ötekine parti kamburuyla, hemşeri baskısıyla, bölge faşizmiyle, Kötü olsun, benden olsun! bağnazlığıyla, akraba tasallutuyla masa başına geçenler
Ah! ederek akşam eden binlerin, zoraki çıkan bir damla göz yaşını sofralarına katık ederek, günü güne eklemişlerdi.
Sağına, soluna baktı; kimse zora talip değildi. Fazla tevazu kibirdendir, insanlık ölçüsüne uyarak gemileri yaktı. Ezilenlerin, güneşi karartılanların, göğü kapatılanların sözcüsü olacak
Evlatlarınıza asil insan muamelesi yapınız! Kutlu Nebi buyruğuyla, Çocuklarınızı yüz yıl sonrasına göre yetiştiriniz! Ali kriterini baş tacı edecekti.
Bak çocuk! dedi; Bekle; çocuk meclisi kuracağım; her türlü karar sizde; bana emredeceksiniz, yürüdüğünüz yolları gül bahçesi yapacağım. İmarsız, plansız ne varsa halkındır. Görüyorsun; ya yolu eve uydurmuşlar ya da evi yola !
Balkonuna hapsedilen çocuk! Çık, demir parmaklıkların ardından; koş, koş, koş koş ki ciğerlerin açılsın; sana göğü dar edenlere inat, kanatlarını açarak bağır gönlünce Sofra kadar çimi çok görmüşler sana İşte, sınırsız hürriyet! Çimenlere basınız!
Çocuk, özgür olmazsa, kurulur mu medeniyet? Çıkar mı aşıklar, filozoflar, aydınlar ? Yunuslar, Veyseller, Gazaliler, Hezarfenler, Müteferrikalar, Sinalar, Akşemseddinler, Hayme Analar, Nene Hatunlar
Küçükken derdi ki dadım / Çoğu gitti, azı kaldı / Büyüdüm, ihtiyarladım / Çoğu gitti, azı kaldı
Çocuk! Az kaldı!
Sokak, çocuğu kapmadan!...