Müslümanların cenazeye katılmaları dini bir görevdir. Bu katılma aynı zamanda bir müslümanın diğer Müslüman’a, olan dini borcudur.
Bir kimse ölünce, ölünün sahiplerine düşen 4 önemli görev vardır:
1- Techiz-i Tekfin: Cenazenin yıkanması, kefenlenmesi, namazının kılınması, kabire, defnedilmesine kadar yapılan hizmetlerdir.
2- Kaza-i duy:un Ölenin borçları varsa, borcunu ödeyecek miktarda da malı varsa, borcunun ödenmesidir.
3- Tenfiz-i vesaya: Ölenin vasiyeti varsa, bu vasiye tininde, yerine getirilmesi dini bir vecibedir. (bu vasiyetin geçerliliği de, bıraktığı malın üçte biri kadardır.) Mesela; ölen kişinin 90.000TL ‘si varsa ve ölmezden önce 90.000 TL lik bir vasiyette bulunmuş ise; ölümü halinde, varisleri bunun 30.000TL sini dini açıdan ödemek zorundadırlar. Bu vasiyetin geri kalan 60.000 TL sini yerine getirmedikleri için Allah nezdinde sorumlu olmazlar. Fakat vicdanen yâda, merhameten, yapılan vasiyetin tamamı yerine getirilse, mevtanın kazancı olur.
4- Kısmet beynel verese: Varisler arasında mal taksiminin yapılmasıdır.
Cenazenin yedinci ve kırkıncı günü diye bir şey var mıdır?
Cenazenin yedinci ve kırkıncı günü diye özel bir günü yoktur. Halk arasında ölen kişinin yedinci günü helva yapılıp dağıtılması, kırkıncı günü ise yemek verilmesi dinin bir emri ve gereği değildir. Bu yapılan işler, Örf ve adet üzere yapılan şeylerdir. Ölenin yakınları zengin ise, mevta için herhangi bir günde fakirlere, yoksullara yemek vermeleri veya helva dağıtmaları güzeldir, mevtanın sevap defterine yazılır. Yemek ve helva ikramını yapan kişi fakir ise, başkalarına yemek ve helva ikram etmektense, bu masrafla, çocuklarının ihtiyaçlarını gidermesi daha makbuldür.
Cenazelerde, cenaze sahiplerinin cenazeye katılanlara yemek vermeleri adet ve gelenek haline gelmiştir. Kabirde, defin işlemi bittikten sonra, cenazeye katılanlara kabirde veya cenaze evine gelinerek Kur’an okunuyor daha sonra da yemek veriliyor. Bu adet acılı ve kederli aileye maddi ve manevi bir yük oluyor. İslam dini açısından bu bidattır. Dinimizde bunun yeri yoktur. Fıkıh kitaplarında, bu adet mekruh olarak yer almaktadır.
Cenazenin defin merasiminden sonra, yemek verme işlerini, zengin olanı da fakir olanı da, yapmaktadır. Bazen de cenazenin defin işlemi bittikten sonra, yemek işini borçlanarak yapanların olduğu da duyuluyor. Bu adetler ve bidatler dinimizce hoş görülmeyen ve yanlış olan işlerdir.
Cenaze sahibinin matemli ve acılı gününde, yakınları veya komşularının kendi evlerinde hazırladıkları yemekleri, üç güne kadar cenaze evinde birlikte yemeleri dinimizce, uygun olanıdır.
Ölen kişinin arkasından mevlit okunması veya okutulmasında bir sakınca yoktur.
Mevlit deyince ne anlamalıyız?
Günümüzde okutulan Mevlit’in birkaç bölümü vardır. Bunların kısaca açıklanması şöyledir;
Birinci bölüm; Allah’u Teâlâ’nın varlığını ve âlemi yoktan var ettiğini açıklamaktadır.
İkinci bölüm; Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğumunu, hiçbir varlıkta bulunmayan üstün özelliklerini, Resulullah’ın aşkıyla yanan Müslümanların,daha çok peygamber sevgisini yaşamaları, Hz. Muhammed’in diğer peygamberlere olan üstünlüğünü anlatır
Üçüncü bölüm; Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Miraca çıkışını, Miraç’ta cennet ve cehennemi gördüğünü, beş vakit namazın farz oluşunu anlatır.
Dördüncü bölüm; Allah’u Teâlâ’ya münacatta bulunma, yalvarma ve niyazda bulunulmasını içerir. Mevlidin bu bölümleri arasında Kur’an-ı Kerimden aşırlar okunur, salâvatlar getirilir,düalar yapılır, mevlid nedeniyle bir araya gelinir, ölülerimizin hayırla ve dua ile anılmasına vesile olunur. Mevlit okuma ve okutma güzel bir gelenektir.
Mevlit konusunda yanlış olan şey nedir?
Kişi hayatında iken inancı yoksa, zaten bu kişiye hiçbir yarar sağlamaz. Nitekim Hz.İbrahim A.S ‘da babası için dua ve istiğfarda bulunmuştur.Fakat bu dua ve istiğfarının ona bir fayda sağlamayacağı Kur’an-ı Kerim, Tövbe Suresi, Ayet 114 ‘de “İbrahim’in babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi. (Senin için Rabbim’den mağfiret dileyeceğim diye söz verdiği için ona dua etmişti) Fakat onun, bir Allah düşmanı olduğu, kendisine belli olunca, ondan uzak durdu. Gerçekten İbrahim, çok içli ve yumuşak huylu idi” buyrulmaktadır.
Bir kimsenin namazı, orucu, haccı, ibadeti yoksa haram yiyorsa, yalan söylüyorsa, yalancı şahitlik yapıyorsa vs... o mevtaya milyonlarca mevlit okutsan dahi, okutulan mevlit bir vakit namazın sorumluluğunu kaldırmaz.
Bir atasözü vardır; Ne yaparsan elinle, o gider seninle. Daha iyisi ve en güzeli, her şeyi insanın hayatta iken kendisinin yapmasıdır. Allah’a emanet olunuz.