CEMAATİN TABANI

ŞEVKET TANDOĞAN

Hayatı haçlı orduları ile mücadele ile geçmiş Sultan Salâhaddin Eyyûbî, 55 yıllık ömründe dini ve vatanı için cepheden cepheye koşmuş mücahit bir şahsiyettir.
Salâhaddin Eyyûbî; Haçlıların üstün kuvvetlerine karşı yaptığı bütün muharebelerde gâlip gelmiş, tarihe parlak zaferler hediye etmiştir. Selçuklu Sultanı Kılıçaslan devrinde Haçlıların eline geçen KUDÜS’ ü 1187 de, o tekrar geri almıştır. Bu fetih üzerine bütün Avrupa ayağa kalkmış, ancak Salâhattin Eyyûbî mücadelesinden bir an geri kalmamış, birleşik haçlı ordularını mağlûp etmiştir.
1193 te ŞAM’ da vefat eden bu kahraman kumandanın başına bakın ne gelmiş ve o ne yapmıştır?
Salâhattin Eyyûbî bir muhâsara sırasında, çadırında istirahat etmekte iken, korumalarından biri çadırına girip başına bıçakla vurur. Darbenin tesiriyle derhal yatağından fırlayan Salâhattin Eyyûbî, adamın silahını elinden alarak onu zararsız hale getirir. Bu sırada bir diğer saldırgan içeri girer hücum eder. Bununla uğraşırken üçüncü bir şahıs da saldırganın yardımına gelir. Bu sırada kumandanlardan biri de Salâhaddin Eyyûbî’nin yardımına koşar. Salâhattin Eyyûbî ve kumandanı, saldırganları yenerek üçüncü şahsı canlı ele geçirirler.
Yapılan tahkîkat neticesinde. saldırganların Bâtınîlerin İsmâilî koluna mensup fanatik kişiler oldukları ve sûi-kast emrini Halep’te bulunan Emîr efendilerinden aldıkları anlaşılır.
Bâtınîler, her zaman huzursuzluk çıkarmışlar, meşhur şahsiyetlere saldırmış ve Nizâmül-mülk gibi nice devlet adamlarını öldürmüşlerdir.
Salahattin Eyyûbî, bu kan dökücü fitne cemaatinin şerlerini bertaraf etmek üzere, hazırladığı bir kuvvet ile karargâhlarının bulunduğu dağa yürüdü. Amansız bir mücadele ile bir haftada idare merkezlerine ulaştı ve Bâtınîlere tövbe ettirdi. Hatta kalplerine o derece dehşet ve korku verdi ki, Salâhaddin Eyyûbî’nin hayatı boyunca daha hiçbir sui-kasta cesaret edemediler.
Şimdi asırlar önce yaşananlardan ders alarak, boyası dökülünce foyası meydana çıkan, şer güçlerle işbirliği halindeki bazı gâfil cemaatler artık ciddî şekilde uyarılıp doğru yola getirilmeli ve tövbe ettirilmelidir.
Bu işin elbette bir stratejik uygulama planı olmalı ve hiç zaman kaybedilmemelidir. Fakat hizmetlere ve tabandaki masum kitlelere zarar verilmeden üst yönetim tabakası ıslah edilmelidir. Zira "balık baştan kokar" atasözüne göre, mesele tabanda değil, piramidin tepesindedir.
Cemaat tabanının hiç kusuru yok mudur? Elbette vardır. Özellikle yaşını başını almış, ilim-irfan sahibi üç maymunu oynayan ve gerçekleri konuşmak şöyle dursun, yağcılık ve yalakalık yarışına girmiş olan dinozorlar hesap bile veremeyeceklerdir. Bu dalkavuk hoca takımı mahşer günü hiçbir mazeret de ileri süremeyecek ve yüzükoyun sürüneceklerdir.
Zira ilim sahibi olmayan ihvan gurubu, körü körüne bir itaatla
akılsızca küfre destek vermelerinden dolayı cehenneme doğru sürüldükleri
zaman mazeret bildirecek ve şöyle diyecekler: "Yüzleri ateşe
döndürüleceği gün derler ki, keşke (başımızdakine değil) Allah'a ve
Rasûle itaat etseydik diyecekler. Ve yine şöyle diyecekler:Ey
Rabbimiz! biz efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi
onlar yoldan sapıttılar. Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve
onları büyük bir lânete uğrat" (Ahzap süresi Ayet:66-67-68)
Cemaat mensubu kardeşlerimizin büyük bölümünün akıl, idrak ve
feraset sahibi şuurlu kimseler olarak vicdanlarının sesine uyup haktan
yana tavır aldıklarına inanıyorum. Ancak kimi saf ve cahil kardeşlerimiz
neredeyse efendileri "domuz eti yenir" dese buna inanacak ve uyacak
derecede gaflet içindedirler. Hatta bunlar yola intisap etmiş olmakla
cennetin biletini cebine koyduklarını sanmakta ve kendini güvende
hissetmektedirler.
Mahşer günü hepimiz Allah'ın afv ve merhametini ve şefaat
ehlinin şefaatini dileriz ve bekleriz. Ancak şefaat izni yüce Allah'ın
takdirindedir. Hiç kimse "Benim üstazım elimden tutar, sıratı geçirir ve
cennete koyar" diyemez. Böyle düşünenler kafir olur. Ni tekim Bakare
süresi 48.ayette şöyle buyurulmuştur: "Öyle bir günden sakının ki, o
gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden
herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım
da edilmez"
Üstazlara, ilim ve marifet sahibi kişilere, Allah yolundaki kişilere
saygı göstermek ve hürmet etmek gereklidir. Ancak kula kul olmak ve
körü körüne şuursuzca bağlanmak doğru değildir. Müteaddit ayetlerde
Allah (cc.) düşünüp tefekkür etmemizi ve aklımızı kullanmayı
emretmektedir. Hatta aklı olmayanın dini olmaz buyurulmuştur.
HÜLÂSA: Cemaatin tabanı da çok masum değil, bilakis mes'ul.