Dün sabah erken saatlerde bomba bir operasyon başladı. Bakan çocukları, belediye başkanı, iş adamları, bakanlık özel kalemleri, danışmanları, genel müdürleri, Halk Bankası Genel Müdürü gözaltına alındı. İddia rüşvet ve yolsuzluk... İddialar doğru mudur, yanlış mıdır onu da bilemiyoruz... Buna yargı karar verecek. Ancak dün sabah başlayan gözaltı furyası sürmekte olan hükümet-cemaat çatışmasında cemaatin hükümete yönelik yürüttüğü dersanelerle alevlenen propaganda, siyasi alanda da iki milletvekillinin istifası ile sonuçlanan taktiksel ve manevra mücadelesinin yargı ayağında ortaya çıkan son adımıdır.
Özellikle zamanlama, yürütücüsü, hala etkin polisler ve gözaltına alınan kişiler itibariyle bakıldığı zaman bunun böyle olduğu açıktır.
Bu salvonun her şeyden önce amacı, seçimlere 3 ay kala, tek tek adaylar açıklanırken, özellikle yerel yönetimleri, kentsel dönüşüm projelerini, üç bakanı, bir belediye başkanını, ilgili bürokratları kuşatan bir soruşturma sürecinin beklenen siyasi sonucu; her şeyden önce hükümetin yıpranması ve oy kaybetmesidir.
Diğer taraftan hükümetin cemaatin, insan ve finans kaynağını temin ettiği dershaneler ile ilgili geri adım atmaması, siyaset ve bürokraside kapalı kapılar ardında resmi olmasa da fiili olarak cemaate dönük olumsuz yaklaşımlar hatta adımlar nihayet son gelinen noktada en tepeden cemaatin karanlık mahfillerle bağlantısına dönük yaklaşımlar cemaati yıpratma hatta minimize etmeye dönük çalışmalardır.
Kuşkusuz Türkiye alışık olmadık bir çatışma ve ayrışma yaşıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar devamı muhtemel bir çatışmadır. Daha o noktaya taşınmadan bu çatışmanın kime yararı vardır? Sorusu burada can alıcı noktadır. Kuşkusuz derin devlet, dış güçler, Ergenekon benzeri oluşumlar ve AKP’nin siyasi rakipleri el ovuşturmakta ve olabildiğince çatışmayı derinleştirmeye dönük çalışmalar içindedir. Fitne’nin değirmenine su taşımak Müslümanca bir yaklaşım değildir. AKP’nin de Cemaatin de sağduyulu düşünmeye zorunluluğu vardır. Hem Türki’ye hem de bütün Müslümanlar adına dinen bu konuda sorumludurlar. Bu mesele siyasi bir linç meselesi haline dönüştürülmemelidir.