Birinci dünya savaşı 1914–1918 yılla arasında yapılmış ve 4 yıl devam etmiştir.Çanakkale Savaşı, Gelibolu yarım adasında, Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında deniz ve karada yapılan savaştır. İtilaf Devletleri Osmanlı Devletinin başkenti Olan, İstanbul’u işgal ederek boğazların kontrolünü ele geçirmeyi istemişlerdir. Alman müttefiklerinden birisi olan Rusya’yı zayıflatmak amacıyla Bogazları geçit yolu olarak seçmişlerdir. İtilaf Devletlerinin ancak, saldırıları başarısız olmuş ve itilaf Devletleri pek çok zayiat vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
Bu savaş; İngiltere, Fransa, devletleriyle Almanya, İtalya, Rusya ve Osmanlı devletleri Arasında cereyan etmiştir. Osmanlı devletinin bu savaşa katılmasına, zorunlu bir neden yok iken, Cemal, Enver ve Talat paşalar sebep olmuşlardır. Birinci dünya savaşına, katılan, Osmanlı devleti, itilaf devletleriyle dört ayrı cephede savaşmak zorunda kalmıştır. Osmanlı orduları, Rusya, Irak, Sina-Suriye cephelerinde yapılan, savaşlara katılmışlar ve bu cephelerdeki savaşları kaybetmişlerdir. Çanakkale savaşında ise İtilaf devletleri, yapılan bu savaşı, kaybetmiş ve Müslüman Türk milleti, kazanmıştır.
İtilaf devletleri, Rusya’ya yardım ede bilmek için, İngiltere’nin Londra şehrinde toplantı yaptılar. Çanakkale boğazından geçme planlarını gözden geçirdiler. 3 Kasım 1914 yılında İngilizler, Çanakkale, boğazına donanmalarıyla geldiler ve Seddülbahir İstihkâmlarını topa tuttuklar. Diğer taraftan Boğazda su altında, 377 adet (Alman yapılı) mayın hatlarının döşeli olmasına rağmen, deniz altı gemileri Marmara denizine, girerek orada, Osmanlı donanmasını batırdılar. Çanakkale ye deniz yoluyla gidecek yardımı engellemek istediler.
15 Şubat 1915’ de birleşik düşman, donanması, hücuma başladı. Osmanlıya ait Orhaniye ve Ertuğrul tabyalarını, şiddetli ateş hattına almaya başladı. Osmanlı bataryaları, tarafından atılan, mermilerle, İngilizlerin meşhur zırhlısı, bu atışlar ve savunma karşısında dayanamayıp çekilmek zorunda kaldılar.
18 Mart 1915 ‘te boğazı geçmek için, İngiliz ve Fransız gemileri, bir hücum daha yaptılar. Osmanlı ordusunun direnişi karşısında düşman gemileri birer, birer batarak büyük bir zayiat vermek suretiyle çekilmek zorunda kaldılar. En son İngiliz “OCEAN” (Oşin) adlı gemiyi Havranlı, topçu neferi olan, Koca SEYİT 215 okkalık top mermisini, kucaklayıp almasıyla, demir basamaklardan çıkarak, topu namlıya sürüp atmasıyla, düşman gemisi, korkunç yara almıştır.
İtilaf Devletleri, denizde başarılı olamayınca, karadan savaşa devam etmek istediler. Karadan hareket için Akdeniz müttefik kuvvetleri komutanı olarak J.Hamilton atandı, emrine de 75.000 bin kişilik bir kuvvet verildi. Müslüman Türk milletinin asker olarak kuvveti de 80.000 bin kişi idi. Düşmanın kendi planı doğrultusunda, 25 Nisan 1915 sabahı, erkenden kara harekâtını başlattı. Anadolu kıyısında, kum kaleye çıkartılan Fransız, 3 taburu da, 6 bölük Türk askeri tarafından geri, püskürtüldü. Diğer taraftan Morta limanı kıyısına çıkan Fransız kuvvetleri ile teke burnu tarafına çıkarılan İngiliz kuvvetleri oldukları yerden ileri gidemediler.
Çanakkale savaşlarının sonlarına doğru, cephe savaşlarından mevzi savaşlarına dönüştüğü görülmektedir. Düşman kuvvetleri Deniz harekâtında başarılı olamadıkları gibi kara harekâtında da başarı sağlayamamışlardır. Düşman kuvvetleri, 20/ 12/ 1915 tarihinde bir gece yarısı Anafartalar ve Arıburnu cephelerinden,8–9 gecesinde Seddülbahirden çekilmişler ve yurdumuzu terk etmişlerdir. Müslüman türk milleti Çanakkale geçilmez destanını yazdırmışlar ve kahramanlıkları, tarihe geçmiştir.
Çanakkale savaşları sırasında İngilizlerin insan zayiatı 205.000 bin, Fransızların insan zayiatı 47.000 bin Türklerin Gazi ve şehit olmak üzere zayiatı 252.300 olduğu tarihi kayıtlarda geçmektedir. Tespitlere göre İngilizleri, bu sava sürükleyen Çör çil, Türkleri ise; ittihat ve terakki cemiyetinin, liderleri olan Talat-Cemal ve Enver paşalardır. Bu paşalar, Mondros mütarekesinden sonra, yurt, dışına kaçmışlar ve yurt dışında, Talat ve Cemal paşalar Emeniler tarafından öldürülmüşlerdir. Çanakkale ve istiklal savaşlarıyla Müslüman Türk milletinin tarihini altın yazılarla yazdıran ve bize bu vatanı armağan eden, Komutan şehit ve gazilerini, rahmet ve minnetle anıyor, ruhları şat olsun diyoruz. Merhum M.Akifin şu mısralarıyla yazımızı sonlandıralım
ŞU BOĞAZ HARBİ NEDİR? VAR MI Kİ DÜNYADA EŞİ?
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi.
Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın.
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Senki, ruhunla beraber gezer ecramı adın
Senki a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat
Eyşehitoğluşehit, istemebendenmakber,
Sana aguşunu açmış duruyor peygamber
“En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi yahut kafesi!
Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Avustralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sade bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tauna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcuda ise hakkiyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize afetti o yüz...
Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz.
Sonra melundaki tahribe müvekkil esbap,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Allah’a emanet olunuz.