ÇANAKKALE DESTÂNI

ŞEVKET TANDOĞAN

            18 Mart Çanakkale Deniz Zaferinin 100.yıldönümü ve şehitler haftası, geçmiş yıllara göre bu sene daha bir görkemli törenlerle kutlanmaktadır. Çanakkale ruhunu canlandıran devlet yetkililerimize takdirlerimi sunarken, kahraman şehit ve gâzilerimizi rahmetle, minnetle anıyoruz. Nur içinde yatsınlar.

            Bir asır önce ecdadımızın kanlarıyla, canlarıyla ve çok büyük fedakârlıklarla kazandıkları, dünyada eşi emsali görülmemiş bu ÇANAKKALE DESTANINI iyi okumalı ve anlamalıyız.

             Çanakkale, hilalin haç’ı yenmesi, zulüm ve vahşetin batışıdır. Hz.Âdem’den beri hak-batıl mücadelesi sürmektedir. Peygamberimiz (s.a.v.) “Cihat kıyamete kadar devam edecektir.” Buyurmuştur. Bu savaş çeşitli sebeplerle büyük zayiatla cereyan etse de, EN SONUNDA HAK GALİP GELMİŞTİR.

            Üzerinde yaşadığımız Anadolu coğrafyası, doğu ile batı arasında bir köprü gibi, ya da mihenk taşı gibi dünyanın en stratejik noktasında bulunduğundan, dost-düşman bütün dünyanın gözü üzerimizde olmuştur. Bu gün de tüm dikkatler üzerimizdedir. Ayrıca yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle, havasıyla, iklimiyle, hülasa tüm güzellikleriyle iştahları kabartan cennet gibi bir vatan üzerinde yaşıyoruz.

            İslâm’ın alemdarlığını yapan kahraman milletimiz, Allah’ın nurunu kâinata yaydıkları için, ışıktan gözleri kamaşan yarasa gibi, hak din İslam’dan rahatsız olan ehli-salip güruhu Çanakkale’yi geçerek hilafeti boğmak istiyordu

            Elbette ki her nimetin bir külfeti, bu bahtiyarlığın bir bedeli olacaktı. Değerini bilenler nimete sahip çıkar ve gözü gibi korurlar. Nitekim kahraman ecdadımız canlarından aziz bildikleri bu vatan uğrunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmamışlardır. Şüheda diyarı cennet vatanımızın her karış toprağı şehit kanıyla sulanmıştır. Malazgirt’te, Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Filistin’de ve bütün cephelerde aziz milletimiz tüm etnik guruplar birlikte kardeşçe, omuz omuza savaşmışlardır.

            Merhum Mehmet Akif’in Çanakkale savaşlarıyla ilgili:

            Şühedâ gövdesi bir baksana dağlar, taşlar

            O rukû olmasa dünyada eğilmez başlar

            Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor

            Bir hilâl uğruna ya Rab! Ne güneşler batıyor.

dediği gibi, nice Mehmetçik Allah Allah sedalarıyla mukaddesat uğrunda, seve seve şehadet şerbetini içmişlerdir.

            Hadis’i-şeriflerle sabittir ki; ŞEHÂDET rütbesine erişenler, ruhunu teslim ederken, Cennet’i-âlâdaki makamını gördükleri için, büyük bir zevkle tekrar, tekrar şehit olmayı dileyerek Mevlâsına kavuşurlar.

            Bir şehit hane halkından 70 kişiye şefaat edebilir. Kıyamet günü nebilerden sonra cennete ilk girecek 3 guruptan birisi şehitlerdir.

            Çanakkale azmin ve inancın zaferidir. Din, vatan, namus, mukaddesat ve tüm sevdiklerimiz uğrunda fedakârlık isterler. İcabında serden geçip ölümü dahî göze alarak azimle ve cesaretle bunları korumalıyız. Bedeli ne olursa olsun, hangi engel ve tehlike önümüze çıkarsa çıksın gözümüzü kırpmadan ve çekinmeden mücadeleye devam etmeliyiz. Dava sahipleri böyle olur. Davası olmayan eyyamcı kişiler ise kuru ot gibi ya da dalından kopmuş yaprak gibi savrulur giderler.

             Başta peygamberler olmak üzere, insanlığa yön veren ışık tutan bütün liderler, mürşidler, çığır açan komutanlar hayatlarını hiçe sayıp, ölümü göze alarak kahramanca savaşmışlardır. İsimleri altın harflerle yazılmış, gönüllerde yaşayan bu liderler kıyamete kadar unutulmazlar.

             Osmanlının küllerinden doğup, gelişen Türkiye Cumhuriyeti; yıllardır nice çelmelemeler, darbeler ve engellemelerden sonra, bugün birlik kardeşlik ve barış içinde huzur ve istikrarı korumaya çalışmakta, ekonomisini geliştirmektedir. Ancak emperyalist saldırı ve hücumlar yine başlamıştır. Yeni bir Çanakkale, yeni bir kurtuluş savaşı yaşanmaktadır.

             Çanakkale savunmasına “medeniyete direniş” diyen o günün Abdullah Cevdet ve benzeri kafaları, bugün çözüm sürecini engellemek için saldırıya geçmişler, zehir kusmaktadırlar.

             Çanakkale’de, kurtuluş savaşında dünyanın büyük devletleri saldırmış, ecdadımız yedi düvele, nasıl karşı koymuşsa, bugün de Osmanlı evlatları vatansever milletimiz; ÇANAKKALE RUHU İLE dahilî ve haricî saldırılara karşı koyacaktır. Bilinmelidir ki, bugün de aynen bir asır öncesi gibi istiklalimiz, istikbalimiz ve istikrarımız söz konusudur. Bu savaş huzur ve istikrarımıza kastedenlere karşı kuvay-ı milliyenin kurtuluş savaşıdır.