Cami “Toplayan, bir araya getiren” anlamında olup, dini anlamda “Allaha kulluk etmek amacıyla insanları bünyesinde barındıran mekana denir. Diğer adı ise Mescittir. Mescitler çok yönlü mekanlardır.
Mesela Rasulüllah (a.s)’ın Mescid-i Nebi’sine baktığımızda sadece ibadet mekanı değil, aynı zamanda ordunun komuta kademesi, devlet işlerinin görüşüldüğü yer, halkın ihtiyaçlarının giderildiği, hülasa her türlü önemli işlerin görüşüldüğü mekanlar olduğunu görmekteyiz.
Günümüze geldiğimizde ise Camilerimiz birer ibadet yeri olmanın yanında Halkın eğitildiği eğitim yuvalarıdır. Camiler hep beraber omuz omuza, diz dize olduğumuzun, sevgiyle dolduğumuzun, maneviyatla coştuğumuzun, Müslüman memleketi olduğumuz’un en önemli nişanelerindendir. Ayet-i Kerime de Yüce Rabbimiz: “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve Ahirete iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların hak yolu bulanlardan olmaları umulur.”[1] Yine başka bir Ayet’te: “Şüphesiz mescitler Allahındır. O halde Allah ile birlikte kimseye kulluk etmeyin.”[2] Buyrulmaktadır. Camilerin çok yönlü fonksiyonlarından birisi de eğitim yuvaları olmasıdır demiştik. Özellikle gençlerimizin din eğitimi günümüzde büyük önem arzetmektedir. Onların ibadeti severek büyükleriyle beraber bu mekanlarda olması sebebiyle biraz da gençlikten bahsedelim.
İnsanoğlunun en önemli devrelerinden birisi gençlik devresidir ki insan hayatı, çevreyi, kısacası dünyayı bu devrede tanır. Ama en önemlisi Allah’ın şu mükemmel kainatı boşa yaratmadığının, yaşamanın aslında bir amaç için olduğunu bu aşamada bilir. Ancak bunları tanıyabilmesi için hayatında caminin önemli bir yeri olduğu bilincinde olması gerekmekte ki insan iki bölümden maddi ve manevi bölümden oluşmakta, manevi bölüm olan Ruh’un Allah’la irtibatı ve yine Ruhsal yani manevi gereksinimlerin karşılanmasında en önemli pay caminin olmaktadır. Zira günümüzde insanların dini üniversitesi camilerdir. Ahlakı, sosyal dayanışmayı, islama uygun karakter oluşumu, toplumun ayakta tutulması v.s. kısacası en önemli davranışların camilerde öğretildiğini görmekteyiz.
İnsanlar için en önemli nimetlerden birisi gençlik. Zira yüce Allah verdiği nimetlerin rızasına uygun olup olmadığını bizlere soracağını şu ayette bildirmektedir.
ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنْ النَّعِيمِ
“Sonra o gün nimetlerden mutlaka sorulacaksınız” [3]
Rasulüllah (sav) efendimiz de gençliğini Allah’ın rızası uğrunda geçirenlerin mükafatlandırılacaklarını bizlere haber vermektedir.
"Allah, yedi sınıf insanı hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde (arşının) gölgesinde gölgelendirecektir. (Bunlar, şu özelliğe sahip müminlerdir):
- Adil yöneticiler,
- Rabbine ibâdet ile yetişen gençler,
- Kalbi mescitlere bağlı olanlar (yani namazlarını cemaatle camilerde kılanlar)
- Allah için birbirlerini seven, Allah için bir araya gelen ve Allah için ayrılan kimseler,
- Asil ve güzel bir kadın kendisini arzu ettiği halde 'ben Allah'tan korkarım' diyerek iltifat etmeyen kimseler,
- Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka verenler,
- Tenha yerlerde Allah'ı anıp göz yaşı dökebilenler.[4]
Gençlik o kadar önemli bir devre ki yaşlı olanların bazılarının gençliklerinde daha fazla ibadet edemedikleri için üzüldüklerine şahit olmaktayız. Ancak gençlerimize de zamanlarını iyi değerlendirmeleri gerektiğini, Hz.Ali (r.a) “ilerki zamanlarda pişman olacağınız şeyleri yapmayınız.” Diyerek ne güzel öğütlemiştir. Rasulullah (sav)’in güzel ahlakının büyük çoğunluğunun da camiler de öğrenildiğini görmekteyiz. Mesela; Mescidi nebi de ashabını gençken yetiştiren efendimiz, onlara çok değer vermiştir. Hatta ashabının çoğunluğunun gençlerden oluştuğunu bilmekteyiz. Genç yaşta İslam’ı kabul edenlerden Hz. Ali 10, Zeyd b. Hârise 15, Abdullah b. Mes’ud ve Zübeyr b. Avvam 16, Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf, Erkam b. Ebi’l-Erkam ve Sa’d b. Ebî Vakkas 17, Mus’ab b. Umeyr 18-20, Abdullah b. Ömer 13, Câfer b. Ebî Tâlib 22, Osman b. Huveyris, Osman b. Affan, Ebû Ubeyde ve Hz. Ömer 25-31 arası. Bunların dışında genç yaşta İslam’ı kabul eden pek çok şahıs mevcuttur. Bunlar arasından İslam’ın Mekke ve Medine dönemlerinde ve Hz. Peygamber’in vefatından sonraki dönemlerde çok önemli fonksiyonlar üstlenen şahsiyetler yetişmiştir. İçlerinden devlet başkanları ve ülkeler fetheden komutanlar çıkmıştır. Yine Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u 21 yaşındayken fethetmiştir. Arfi Nihat Asya’nın dediği gibi:
Yürü hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.
Gençlerimiz, ülkemizin yarınları olan gençlerimiz camilerimizle irtibatı ölçüsünde dinimize bağlı, özüne dönük, vatanını canından daha çok sevebilecek, ülkesini Muassır medeniyetler seviyesine çıkarabilecektir.
Mustafa ÖZALP
İlçe vaizi