Bir partiden beklenen…

Tarık Sezai Karatepe

Bir parti % 1’ken, yeryüzünü fesada sürükleyen kişi, grup ve devletle baş edebilir mi? Adalet kılıcını zalimin suratında parçalayabilir, mazluma el ayak olabilir mi? Seküler düşünceden sıyrılıp Hesap’a dair eylem koyabilir mi?

 

‘Bütün düşüncelere saygılıyım!’ yerine, ‘Sadece kendi düşünceme saygılıyım. Gerisine ise tahammül ediyor, sabrediyorum! Her düşünceye saygı duysam kendime olan saygımı yitiririm!’ zerafetini baş tacı edebilir mi?

 

Kimliğini bozup yükselemeyeceğini, duruşunu düzeltip ‘en azılı rakibini kendine hayran bırakacağını’ fark edebilir mi?

 

‘Hayatın merkezine insanı koyuyoruz, her şey insan için!’ yollu uçuk kaçık lafları bırakıp, ‘Arkadaş! Kutsal olan insan değil, Vahiy’dir. O ne diyorsa O!’ çizgisine gelebilir mi?

 

‘Zaten Yaradılış Kılavuzu’nda ins ü cinnin, hayvanat ile nebatatın görevleri ve sorumlulukları sıralanmış. Bize düşen vize beklemeden, taviz vermeden kılı kırk yararcasına Yüce Mushaf’ı hayata hakim kılmak!’ diyebilir mi?

 

Ana dil, eğitim, sağlık, güvenlik, hürriyet… lütuf değil haktır. Karşı çıkan ahmaktır. Ya gafletinden ya cehaletinden yapıyordur bunları.

 

‘Anaların hür doğurduğunu kim köleleştirebilir?’

 

‘Allah hakimlerin hakimi değil midir?’ Buyruğunu kalbine kazıyıp, O’na ait olan hükümranlığı millete devretmek gibi bereketsiz, seviyesiz, ciddiyetsiz, keyfiyetsiz, edepsiz, nesepsiz… 1789 Fransız envanteri bayat lafları reddedebilir mi?

 

‘Biz her partiyle koalisyon yaparız!’ günü kurtarma sendromundan kurtulup, ‘Hira’dan gelene inanmayanla ne iktidar paylaşırız, ne bir yetki veririz.

 

Alemlerin Efendisi müşriklerle saldırmazlık anlaşması imzaladı. Yetki dağılımı değil! Belleğinde harama/helale yer vermeyene değil ülke, sınıf bile teslim edilmez!’i haykırabilir mi?

 

‘Müslümanların iktidarı mı, İslam’ın iktidarı mı?’ Ne biçim denklem, demeyin. Örtüşmüyor mu her ikisi? diye sormayın. Demokrasi araç olmaktan çıkar da amaç olursa bir Müslüman için, sağ’dan sol’dan devşirdiği cerahati, necaseti, kabahati, sefahati taşır iktidarına.

 

Sol gelseydi yapacağı tüm icraatı uygulatır, sağ’ın adamına. Faiz bir anda dünya gerçeği olur(!) ‘Dünya ile beraber hareket ediyoruz!’ işin fermasoncasıdır.

 

Başörtüsü ‘hepimiz kardeşiz, açsan ne olur, ne var bunda?’ ya dönüşür, ‘Hem iktidarımızı zor durumda bırakma!’ tehditvari bir final cümlesidir.

 

‘Türk kızı saçını göstermekten çekinmez!’ ballı börektir. O halde, Kürt kızının bir musibetin elinde zorla açılıp saçılmasına da diyeceği yoktur bunların. ‘Küfür tek millettir!’

 

‘120 bin cami varken niye Ayasofya!’ der aklı evvel. ‘Kendini gizle, fikrini sakla, uluorta konuşma, hele bir ipleri alalım o zaman!’ sene 52’den bu yana ikna dersidir, milyonlara.

 

‘Müslümanım diyorsun, peki mazluma karşı zalimle pazarlık ederken danıştın mı Kitap’a! Kolayını bulmuşsun. Yap yap, hikmet beklesin halk! ’Vardır bunda bir şey, bekleyip görelim!’

 

Gördük. Milyon milyon komşuda, yüz bin yüz bin Afgan’da can verirken insanlar, uyuşuk bir kalple, buruşuk bir dimağla seyretti dünya.

 

Bir parti ne yapar ki? demeyin. Bir parti % 99 alsa % 1’in acısını hissetmeli. Nerede hata yaptık, neden sırt döndü 1 kişi? ‘Maaşta zam şampiyonuyuz ya, asfaltladık ya yollarınızı! Oyunuza talibiz!’ temelsiz bir beklentidir.

 

O halde, zaten görevi olan maden ocağı açtığı için cılız masonun, barajlar yaptığı için şisko olanının ödüllendirilmesine niçin kızıyoruz? Oysa sen farklısın. Senin yolculuğun bir selamla başlar, ahiret mutluluğuyla sürer.

 

İki dünya kardeşliğine çağır insanlığı. Anlık hatalara aldanıp dönme sırtını. Ayrı yol tutanın aleyhine delil toplama ki, gün olup da yüz yüze bakacağın zaman yüzün yere eğilmesin?

 

Sayı hesabı demokrasi oyunudur. Kalite aramak ise inancın kuralı. Parti’nin Anadolucası ‘hizmet üreten, sorun çözen, iki dünya hedefi için koşturan insanın birlikteliğidir.

 

‘Senin tarifini başkası kabul etmez!’ Bu benim tarifim.

‘Pratiği var mı bunun?’ Var. At gözlüğünü çıkarırsan dünyanın yuvarlak, insanın 7 milyar, kalitenin had safhada olduğunu görürsün.

 

‘İslam’ın iktidarına engel olan bizzat sensin. Aramayanı aramaz, gelmeyene gitmezsin. Önyargılarından ve önkabullerinden bir sıyrılsan özelde 73 milyon, genelde 7 milyar seni bekliyor. Ama sen ketum bir kıskançlıkla zorlamıyorsun varoşları!

 

İstesen gönülden, evin gibi sahiplenmesen, ‘paran yoksa adaylık da yok’ türemesiyle ‘İşi ehil olana veriniz!’ Peygamber Buyruğu’nu ters yüz etmesen, birikiminin farkına varsan, fişek gibi fırlayıp kalem kağıda sarılsan, nöbetini tutsan… verecek Allah!

 

‘Bir mücahidi giydirip kuşandıran, cihada yollayan, ailesine bakan… cihad etmiş gibi sevap alır!’ Resul Ölçüsü’nü yüreğinde bir sıkıntı olmaksızın sindirdiğin gün, kadronu alabildiğine genişlettiğin gün, dün’ün yanlışlarından ders alıp yarın’ın doğrularına yelken açtığın gün zafer yakındır, zafer inananlarındır.

 

Baraj mı?

Ayette yazmıyor.

 

 

 

 

Tarık Sezai Karatepe