BEŞ KOLDAN KUŞATILIYORUZ

NEVZAT LALELİ

 

 

 

Nereye gidiyoruz yazı serisi (2) 

Ülkemizde bazı önemli olaylar halkın dikkatlerinden kaçırılmakta, icat edilen ve bazıları kısa, bir kısmı da uzun vadeli değişik “uydurma (sanal) gündemlerle” her gün yatıp kalkmamız sağlanmaktadır.

Günlük hay – huy’lardan, işsizlik, geçim sıkıntısı ve her gün gittikçe azgınlaşan ahlaksızlıklardan başımızı kaldırarak durumumuza bir göz atarsak “olayların hiç de iç açıcı…” olmadığını görürüz. Gelecekte çocuklarımıza ve torunlarımıza, altından kalkamayacakları büyük yükler yüklemekte olduğumuzu anlarız.

Yarın, “Bizim, çocuklarımızın ve torunlarımızın çekeceği acı ve ızdırapları, “Ah ne olurdu bugünden yarınları görebilseydik de gelecekte bu acıları çekmeseydik” dememizin bile o gün hiçbir değeri olmayacaktır.

Milletimizin geleceğini karartanların, aslında gönül vererek seçtiğimiz ve yönetimi ellerine teslim ettiğimiz insanlarla, kötülüklerin üstlerini kapatarak ortalığı “gül pembe” gösteren medya (gazeteler ve televizyonlar) olduğunu bir bilebilseydik. Bu gazete “bizdendir” zannıyla her gün ödediğiniz paralarla o gazetelerin hayatını sürdürdüğünü, onların görevlerinin ise aldıkları emirlerle bizi narkozlamak olduğunu bir kavrayabilseydik.

“İş işten geçince, ahlayıp, oflamanın, dizlerimizi dövmenin…” hiçbir manası kalmayacak. “Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olacak”

En yakın örneklerden biri Filistin’dir. Artık geri dönülebiliyor mu? İşte Irak… Biz eski günlerimizi istiyoruz, deseler kim onlara bu haklarını iade edecek? İşte Afganistan… İçine düştüğü çıvgardan (uzun süre Rusların, şimdi BM adına Amerikalıların işgali altında) nasıl kurtulacak? Ve bir acı daha… Suriye…

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

Geçtiğimiz dönemler iktidarların hataları sebebiyle bizim can damarlarımıza kadar giren Batılılar (özellikle ABD), şimdi artık bütün vücudumuzu ele geçirmek istemektedir.

Yaptıkları değişik teklifleriyle bizden büyük tavizler koparan, sonra da yeni sıkıntı ve buhranlar oluşturarak bunları aşabilmek için yardım teklif eden ama hemen arkasından yeni tavizler koparmayı başaranlar, hep yöneticilerimizin zafiyetinden yararlanmışlardır.

Kuzey Irak Kürt devletinin kurulması, şimdi kuzey Suriye’de aynı uygulamanın yapılıyor olması ve bizde ki PKK, ABD’nin “Çekiç gücü” vasıtasıyla hazırlanmış ama bundan önce de “barış gönülleri” adıyla ülkemizin güney ve güney doğusuna birçok Batılı ajan girerek “sosyal haritamızın hazırlanması” sağlamışlardır. Sosyal farklılıkları ortaya atılarak (Türk – Kürt, Alevi – Sünni gibi) insanları ve toplumları birbirine düşman etmişlerdir.

Bu düşmanlığı o kadar ileri noktalara taşıdılar ki, futbol gibi güya centilmenlik gösterisi olması gereken sporda bile futbolcular ve şehirlerarasında kavgaların çıkmasını sağlamışlardır. Diyarbakır spor, Bursa spor futbol karşılaşmasında yaşanan olaylar bu düşmanlığın hangi boyutlara vardırıldığının sadece bir örneğidir.

KUŞATMALAR NASIL YAPILIYOR

Bugün ülkemiz ve milletimiz, beş ayrı koldan çepe çevre kuşatılmaya ve nefesi kesilmeye çalışılmaktadır. Ve maalesef bu kuşatma hareketine daha önceleri olduğu gibi bilerek veya bilmeyerek bizim yerli “işbirlikçiler” alet olmaktadırlar.

Birinci kol kuşatma bankalar kanalıyla yapılmaktadır.

 

Bildiğiniz gibi ülkemizde bir müddetten beri bir “Özelleştirme” furyası estirilmekte, “Yabancı sermaye de olsa, Yahudi sermayesi de olsa başımın üstüne… — Babalar gibi satarım” diyen bir yönetim, bankalarımızı (paranın merkezlerini) yapancı sermaye sahiplerine satmakta bir sakınca görmemişlerdir.

Ülkemizde birçok şubeleri bulunan bu bankalar, bilhassa Ege köylü ve çiftçilerine verdikleri şartlı kredileri, onlar ödeyemeyince, ipotek olarak alınan arazileri, tarlaları, evleri icra yoluyla ellerinden alınarak bankaların eline geçmektedir.

 

Kaldı ki toprak ve arazi devirleri, sadece bankaların ayak oyunları ile sınırlı da değildir. AKP hükümetinin “Yabancılara toprak satma” programı çerçevesinde ülkemizde binlerce dönüm arazi zaten yabancıların mülkiyetine geçmiş bulunmaktadır.

Dün denize döktüğümüz Yunanlıların bu yollarla tekrar ülkemize gelerek yerleşmeyeceklerini kim garanti edebilir?

İkinci kol kuşatma Medyanın Yabancılara satılmasıdır.

Telkin ve propaganda yoluyla çocuklarımıza, gençlerimize ve bütün insanlarımıza tesir eden onları milli değerlerimizden kopartarak toplum yapısını bozan en önemli vasıtalardır. Çıkartılan yasalarla medyamız da yapancılara peşkeş çekilmiştir.

Üçüncü kol kuşatma milli müesseselerimizin yabancılara satılmasıdır.

Bu gün ülkemizde özelleştirme adıyla hemen hemen bütün fabrikalarımız ve tesislerimiz satılmıştır. Bununla da kalınmamış, hizmet sektöründe çalışan bir mesela Telekom’da aynı akıbete uğramıştır.

Artık milli gelir hesaplarının tutması mümkün değildir. Çünkü adamlar ülkemizden kazandıkla paraları kendi ülkelerine transfer etmekte (göndermekte), elimizde ise avunmamız için sadece bir takım rakamlar kalmaktadır.

Dördüncü kol kuşatma “okşayarak yok etme” metodudur.

Adamlar, biz sizin dostunuz diyorlar ama uluslar arası platformda hep aleyhimize kararlar alıyorlar. İşte “Sözde Ermeni soy kırımı” tasarılarının yabancı ülke parlamentolarından geçişleri de bu manayı taşımaktadır.

Beşinci kol kuşatma ise “Siyasi şovlar” dır.

Yapılan birçok icraat insanımıza iyidir diyerek takdim ediliyor. Hâlbuki bu icraatların ardında “çirkin çehreler ve çirkin maksatlar” bulunmaktadır.

ABD’li yetkililer verdikleri beyanatlarında; “Biz Türkiye’yi icraatlarında destekliyoruz” diyerek açıkça söylemektedirler. Bu icraatlar milletimizin hayrına gibi görünse de bunların arkasında gizli ve korkunç maksatlar yatmaktadırlar.