T. C. Başbakan'ının WÖNDER'i Ziyaretinin Anlamı
Uzun bir aradan sonra yeniden bu köşede birlikteyiz. Sesimizin gittiği herkese selam olsun.
28 Şubat Post-modern darbesinin 16. seneyi devriyesini geçen perşembe yad ettik. Bundan bir gün önce Turkiye Cumhuriyeti'nin seçilmiş Başbakan'ı bu süreçte inançlarını yaşama istekleri nedeniyle üniversitelerden uzaklaştırılmış veya mezun oldukları okul nedeniyle katsayı mağduru olmuş kız ve erkek öğrencilerin barındığı Viyana'da bulunan WÖNDER'e yoğun programına rağmen bir saatlik bir ziyarette bulundu. Cumhurbaşkan'ının 3 Mayıs 2011'deki ziyaretinin üzerine Başbakan'ın bu yemekli ziyareti moral olarak camiaya devlet nezdinde pekiştirilmiş bir iade-i itibar vermesinin yanında, bir döneminde tamamen sona erdiğini ilan ediyordu. Millet nezdinde ise zaten imam hatiplerin itibarı hep en yükseklerdeydi ki, inşaallah öyle de kalacak.
Kendisi ve dört çocuğu da imam hatip mezunu olan ve üstelik kendi ailesinde bu mağduriyeti yaşamış Başbakan'ın mesajı çok açıktı. Ona göre imam hatipler (ve diğer meslek okulları) ve üniversitelerde 28 Şubat darbesinden kalan sorunlar çözülmüş ama ve diğer konulardaki özgürlük hareketi yani bir anlamda yumuşak devrim devam edecekti.
Daha önceki yazılarımda da değindiğim gibi WÖNDER, yani Wien(Viyana)-ÖNDER, imam hatip dernekleri federasyonu olan ÖNDER ve ENSAR Vakfı'nın öncülüğünde, hayırsever kişilerin desteği ile Türkiye'ye en yakın, girişi en kolay ve en saygın üniversitelerin olduğu için seçilmiş olan Avusturya'ya gelen öğrenciler ve başlarında bulunan Kara ailesi tarafında kurulmuş bir dernek. Kara Ailesi diyorum, zira Nadire Kara'nın öğrencilere desteği WÖNDER Başkanı Nadire Kara'dan bir çok konuda daha fazla. Aile diyorum, bu on iki yıllık dönemde öğrencilerin kucaklarında büyüyüp pırıl pırıl gençliği temsil eden üç çocukta derneğin doğal çalışanları.
Dernek, bu önemli taçlandırma ziyaretinde, süreç içinde öğrencilere ve derneğe maddi desteklerini esirgemeyen çoğu Istanbul işadamını da davet ederek, onları da bu sevince ortak etmiş ki, kanımca çok güzelde oldu. Bunların arasında tanışma ve bir süre sohbet imkanı bulduğum Ermeni asıllı işadamı dahi vardı ki, kendisinden çok etkilendiğimi belirtmek isterim. Buradan camia adına kendisine tekrar teşekkür ediyor, Allah razı olsun diyorum.
Bin yıl süreceği düşünülen bir darbenin nerede ise bütün kalıntıları 10 yılda silindi. Tabii Türkiye'li müslümanların sistemle barıştı(rıldı)ğı ve entegre edildiği bu dönemle, inançlı kesim fiziksel ve maddi anlamda önemli bir yaşam kolaylığına ulaştı. Buna hiç şüphe yok, ama bu İslam'ın özünü anlama ve yaşama noktasında, rızaullaha ulaşma anlamında daha iyi bir nokta olduğunduğu anlamına gelmiyor. Allah-u Alem ama ortada görünenler, İslam camiasında, dünyada yaşananlar da herkesin malumu. Zorluklarda kaynaklanan bilincimizi nerede ise tamamen kaybettik. Hepimiz çetin bir imtihandan geçiyoruz. Beğenmediğiniz başka uygulamaları olabilir ama, bu dönemde bu önemli imtihanı en iyi veren kişinin Kul Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirtmek isterim. Keşke geri kalan 80 milyon Türkiyeli ve 2 milyar dünyalı müslüman onun kadar vazifelerini yapabilse.
Konuyu yine dar anlamında imam hatiplere ve imam hatiplilere çevirerek, gerek bu ziyarette uzaktan gözlem yapan ziyaretçilere, gerekse Çubuk'taki camiadan insanların değerlendirmelerine ve tabiiki kendi gözlemlerinme göre söylüyorum, hem WÖNDER'in, hem ÇİMDER'in ve de ÖNDER'in bu camia için yapacakları çok iş var.
Bir notta Başbakan'ın hala köşesinde anırdığını ima ettiği gazeteci olarak üzerine alınan ve bunu yabancı diplomatların önünde yaptığı için bir kat daha üzüntü yaşayan Emin Çölaşan'a: Yemek WÖNDER'deydi ve salonda da yabancılarla evli olan öğrencilerin eşleri dışında yabancı kimse yoktu.