Bayramda baba ocağındaydık. 1975'den beri kurbanı, bir iki istisna hariç, hep Çubuk'ta kestik. Kurbanımız hep büyükbaş hayvan olmuş, 2011 yılında fakirhanemiz yıkılına kadar hep bahçemizde biz bize kesmiştik. Kurban ile güreşmekte usüldendi. Bana hayvanı çelmeyip devirmek, abime de başını büküp zaptetmek düşerdi.
Zaman da, usül de değişiyor. Ağılcık'ta kurbanı aldığımız mandırada 15 kişilik ekip organize bir iş çıkardılar. Bize de kenarda seyretmek, karşılaştığımız eş dost ile sohbet etmek düştü. Allah'tan sıyırma ve pay etme işini bize bıraktılar. Bu sayede biraz olsun kestiğimizin kurbanın hazzına vardık.
Çubuk'ta bayram sohbetlerinin belli başlı konusu yaklaşan belediye seçimleriydi, haliyle. Mandırada beklerken 30 yıllık memuriyetinin tamamını Çubuk'ta geçirmiş bir dostum kitabın ortasından başladı. Ben her ne kadar Lokman Başkan'ın Melih Başgan (twitter'daki namıdır) sayesinde de dışarıda başarılı göründüğünü, siyasetteki teamüller gereği AK Parti adayı olmasının muhtemel olduğunu söylesemde; sevgili dostum Lokman Başkan'ın benim şahit olmadığım ama onlarca insandan müteaddit defalar duyduğum insanlar ile iletişim probleminden bahsetti. Hem halkla, hem de çalışanlarla. Ben şahit olmadım dedimde, zaten zat-ı muhteremle topu topu bir defa görüşmüşlüğüm var, o da Çubuk Festivalini uluslararası düzeye taşıyalım önerisi ile sosyal projeler uzmanı bir arkadaş ile 2009 yılında. Sonuçtan bahsetmeye gerek yok sanırım. Dediğim gibi bu ilk ve son görüşmeydi.
Diğer taraftan, bu seçimde AK Parti İlçe Başkanı Tuncay Acehan moderatörlük rolünden assolistlik rolüne soyunacağını Erbay Kücet'ten önce dostumdan öğrendim. Bilenler bilir, 2009 yılında kendisine ve ilçe teşkilatına geniş bir alan ve yetki verildiği halde, doğru tercihler ve yönelimler yapamamanın sonucu AK Parti'nin adayı vesayet sistemi ile seçilmiş, o da eline gözüne bulaştırmışdı da, eleminasyon sonrası Lokman Özden aradan çıkıvermişti, o zaman ki il başkanı ve ekibinin sayesinde. Acehan, o günden bu zamana Lokman Özden ile olan ilişkilerini kontrollü mesafelik üzerine oturttu. Kaza-bela olmadan beş yıl geçirdiler. Tuncay Acehan'ın istifa edip aday olması beni şaşırtmaz, yine geri durup “demokrasicilik” oynarsa şaşırtmayacağı gibi. Atadan Çubuk'lu, gençlik yıllarından beri mükeddesatçı, tedirgin bir teşlikatçı, hala öğrenen bir bilen kişi, hırsı olmayan bir girişimci, utangaç bir Çubuk sevdalısı, çocuklarına aşık bir baba olan Acehan'ın seçeceği yol Çubuk'taki seçimde belirgin bir rol oynayacaktır. Neden mi? Çünkü Lokman Özden kendisine verilen şansı kullanamamıştır da ondan.
Çubuk'un hem hükümetten, hem de büyükşehirden cumhuriyet tarihinde görmediği kadar hizmet almasına rağmen, onun yetkinliğinin tartışılıyor olması, partisinin yaptırdığı memnuniyet anketlerinde %15-20'lerde seyretmesi, başta kendi ilçe başkanı olmak üzere bir çok aday adayının rahatlıkla ortaya çıkması bunun açık bir göstergesi. Türkiye'deki son günümde bir vesile ile Ankara'da görüştüğüm kulislere yakın kişiler, geçen seçimde Yenimahalle, Gölbaşı, Etimesgut, Kızılcahamam'da yapılan yanlışların Çubuk'ta tekrarlanmayacağından emin gibiydiler. Ben yine de bir ihtiyat payı bırakıyorum. Malum siyaset her şeye teşne. Saygın entelektüel bir üstadın dediği gibi “demokrasinin meşruiyyet sorunu yoktur, sonuç almak için her şey mübahtır, herkes ile (siyasi anlamda:ŞA)yatağa girilebilir”.
Ben projeci bir insanım. Lokman Özden'i aday adaylığı döneminde tek bir projesi vardı ve ben onunla hatırlıyorum. O projeyi bırakın hayata geçirmeyi, beş yıl boyunca adını bile etmedi. Çubuk, maalesef daha dün belediye olmuş Pursaklar ve Akyurt ile kıyasladığımızda hem bütçesi, hem de projeleri ile çok geriden geliyor. Belediye olarak bu dönem yapılan bahse değer tek bir proje görüyorum, o da Bekirağların Konağının aslına göre yeniden şehir müzesi olarak yapılması ki, bunun içinde Çubuklular adına müteşekkirim.
Bana kimse çıkıpta büyükşehirin gecikmeli yaptığı işleri O'nun hanesinden anlatmasın. Çubuk'un hakkı olduğu halde yıllarca hizmetten mahrum bırakıp, sonra belediye başkanı değişince zaten vermesi gereken hizmeti lutüfmuş, ulufeymiş gibi sunulması, bunu da bilboardlarda Çubuklunun gururunu incitme pahasına reklam edilmesi, ancak oryantal bir anlayışa sığdırılabilir. Hizmette kalite ve memnuniyet konusuna hiç girmiyorum. Sanırım Özden'in sorunuda buradan başlıyor. Çubuk'un kimliğini soylu bir şekilde temsil edememek; il yönetiminden, hükümetten ve büyükşehirden aldığı güç ve enerjiyi ilmi siyaset ile kendi ve Çubuk'un bekasına tahvil edememek.
Demokrasi muhalefetsiz, rakipsiz olmaz. Her ne kadar AK Parti desteği Çubuk'ta tavan yapsa da belediye seçimlerinin havası başkadır. Yukarıda bahsettiğim sebeblerden dolayı, seçimlerde başta MHP ve BBP'nin de iştahı kabarmış vasiyette. MHP'de Mustafa Aydos'un ismi güçlü bir şekilde seslendiriliyor. Aydos'un kayda değer bir kamuoyu desteği olduğu söyleniyor. BBP'nin adayı da sevilen, sayılan bir isim. CHP, sanırım sahaya sürecek güçlü bir aday arıyorki, topa sağlam girebilsin. Çubuk üzerine sorgulayıcı, yapıcı düşünceleri olan ve takipçiliği ve partiye yakın kimliği ile Şuayp Yaman pekala dişli bir rakip olabilir. Kim bilir, şartlar öyle gelişir ki 1999 seçimlerinin tekrar eder.
Hangi parti, hangi aday gelirse gelsin bizim için asıl olan Çubuk'tur. Lafta değil icraatta kuzeyin, şimalin yıldızı yapmaya aday kişiyi Çubuklu baş tacı yapacaktır. Çubuklu yürekten inanıyorki, ilçemiz Ankara'nın en gözde ilçesi olmak için her türlü altyapıya ve potansiyele sahiptir. Tek eksiği lider karakterli siyasetçi ve yöneticiler ile bu potansiyeli ilgili otoriteyi ikna edecek şekilde projelendirememek, projelendirilenleri takip edememektir.
Birde işe el atanların işi nefsi ve hevasını öne çıkararak sahiplenmeleri, samimiyeti ve Allah rızasıni geri plana atmaları. Ömer Seyfettin'in dediği gibi “Türk insanı alim değil, ama ariftir” Ariflik için derin bir ilme gerek yok. Çubuklu bir bakıştan, bir görüşten anlar; kimin ne için çalıştığını ve samimiyet derecesini.
İşte bu yüzden doksan yıldır kimse üst üste seçilememiş Çubuk'ta.