Sene içindeki iki mübarek dînî bayramdan birisi olan Kurban Bayramına çok şükür yaklaşmış bulunuyoruz. Hac ve Kurban kesimi gibi, İslâm’ın şiârından iki mühim vecibeyi bünyesinde barındıran bu kutlu bayramın heyecan ve hazırlığı sürmekte, milyonlarca Müslüman kutsal topraklara akmaktadır.
Bu günlerde huzura yükselen dua ve ibadetler hürmetine, Mevlâ bizleri üzecek her türlü belâ, musibet, trafik kazaları ve terörden muhafaza buyursun. Yüce Rabbimiz bayramın ruhuna uygun şekilde sevgi, saygı, birlik, kardeşlik ve huzur içinde güzel bir bayram yaşamayı nasip etsin.
Bilindiği üzere; bayram bir sevinç, ferah ve kaynaşma günü demektir. Tebrikleşmeler, ziyaretler, barış ve kucaklaşmalar bayramın en önemli özelliği ve güzelliğidir.
Bayram günleri erken kalkmak, duş almak, güzel kokular sürünmek, en güzel kıyafetleri giymek, karşılaştığı kimselere güler yüzlü olmak, mümkün olduğunca hediyeleşmek, çocukları ve fakirleri sevindirmek gerekir.
Dördüncü gün ikindi namazına kadar her namazın farzından sonra teşrik tekbiri getirmek vaciptir. Bayram gecelerini de zikir, dua ve ibadetle ihya etmek gerekir. Zira tekbir ve telbiye İslam’ın şiarındandır.
Hz.Peygamberimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret ettiğinde, oradaki halkın cahiliye döneminden kalma iki bayramı kutladıklarını öğrenince, onlara şöyle buyurmuştu: “Allâhü Teâlâ size o iki bayrama bedel, onlardan daha hayırlı iki bayram günü ihsan buyurmuştur. Birisi Ramazan, diğeri de Kurban bayramı günleridir.”
Bayramlar İslâm ümmetine Cenab-ı Hakkın bir lütfu ve ihsanı olduğuna göre; ümidimiz ve niyazımız odur ki; bu bayram Müslümanların uyanışına ve yaralarını sarıp kardeşçe kucaklaşmalarına vesile olsun.
Bayramlarda mü’minler arasında artan muhabbet ve kardeşlik duyguları, yeri-göğü inleten tekbir sedaları arasında kılınan bayram namazları, temiz kalplerden akan samimî duâlar ve gönülden coşup gelen kucaklaşmalar öyle rahmanî muhteşem bir manzara arz eder ki, Rahmet-i ilâhi coşar, umumî afv ilan edilir.
Kurban Bayramında, kıblesi Ka’be olan herkesin yüreği, İsmâilî bir itâat ile İbrahimî bir sadâkatin lezzetini bir arada yaşar. Mü’minler, Bayram vesîlesi olarak Hz.Peygamberimize ikram edilen Kevser’e kavuşmak ve kana kana içmek ümidiyle, Rabbine şükür için bayram namazı kılar, kurban keserler.
Kesilen kurbanların eti ve kanı ilâhî huzura elbette yükselmez. Ancak kurban sahibinin ihlas ve ittika içinde düzgün bir niyetle Rabbine yönelişi Allah’ın rızasını celb eder ve uğrunda kesilen kurbanı sahibinin kusurlarına bedel olarak kabul eder. Böyle bir halis niyetle kurban kesenler inşaallah korktuklarından emin, umduklarına nâil olurlar.
Kurban etleri, deri ve sair bölümlerinin özellikle ilim-irfan müesseselerine verilerek, onların hayır duasının alınması gerekir. Zaten bu tip hayır kurumlarının idamesi Müslümanların desteğiyle mümkündür. Elbette ki fakir ve yoksullar unutulmamalıdır.
Tabii ki, içimizi sızlatan, bizi yaralayan maddî ve mânevî sıkıntı ve ıztıraplarımız vardır. Bayramlarda bile sevinemez, tebessüm edemez olduk. Bizzat kardeşleri tarafından çeşitli hile ve tuzaklarla kuyuya atılan Hz.Yusuf ile evlat acısıyla yanıp tutuşan ve günlerce gözyaşı döken Hz.Yâkup misali dert küpü olanlarımız var. Zulme ve katli-ama uğrayan kardeşlerimiz var.
Bugün yurtlarını yuvalarını kaybetmiş acılı kardeşlerimiz bilmelidir ki, elbette bunun bir hikmeti, maslahatı vardır. Kâmil Mü’minler, her zaman ümitvâr olmalı, Hiçbir zaman ve zeminde ye’se düşmemeliler. Sıkıntılı ve zor zamanlarımızda Rabbi’mize iltica etmeli, şikâyetimizi ona havale etmeliyiz.
Bayramın huzur, barış ve güzelliklerle dolu geçmesi dileğiyle, bayramınızı tebrik ederim. Kurbanlarınızı Rabbim kabul etsin.