BAYRAM AREFESİ

ŞEVKET TANDOĞAN

            Sene içindeki iki mubarek dînî bayramdan birisi olan Ramazan Bayramına çok şükür yaklaşmış bulunuyoruz. Oruç ve Teravih gibi, İslâm’ın şiârından iki mühim görevi bünyesinde barındıran kutlu ramazanı hakkıyla yaşayan Müslümanlar, sabırlarının ödülünü alacakları bayrama hazırlanıyor.

            Bayramlaşma ve seyahat trafiğinin arttığı bu günlerde, Mevlâ bizleri üzecek her türlü belâ, musibet, trafik kazaları ve tehlikeden muhafaza buyursun. Yüce Rabbimiz bayramın ruhuna uygun şekilde sevgi, saygı, birlik, kardeşlik ve huzur içinde güzel bir bayram yaşamayı nasip etsin.

            Bilindiği üzere; bayram bir sevinç, ferah ve kaynaşma günü demektir. Tebrikleşmeler, ziyaretler, barış ve kucaklaşmalar bayramın en önemli özelliği ve güzelliğidir.

            Bayram günleri erken kalkmak, duş almak, güzel kokular sürünmek, en güzel kıyafetleri giymek, karşılaştığı kimselere güler yüzlü olmak, mümkün olduğunca hediyeleşmek, çocukları ve fakirleri sevindirmek gerekir.

            Hz.Peygamberimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret ettiğinde, oradaki halkın cahiliye döneminden kalma iki bayramı kutladıklarını öğrenince, onlara şöyle buyurmuştu: “Allâhü Teâlâ size o iki bayrama bedel, onlardan daha hayırlı iki bayram günü ihsan buyurmuştur. Birisi Ramazan, diğeri de Kurban bayramı günleridir.”

            Bayramlar İslâm ümmetine Cenab-ı Hakkın bir lütfu ve ihsanı olduğuna göre; ümidimiz ve niyazımız odur ki; bu bayram Müslümanların uyanışına ve yaralarını sarıp kardeşçe kucaklaşmalarına vesile olsun.

            Bayramlarda mü’minler arasında artan muhabbet ve kardeşlik duyguları, yeri-göğü inleten tekbir sedaları arasında kılınan bayram namazları, temiz kalplerden akan samimî duâlar ve gönülden coşup gelen kucaklaşmalar öyle rahmanî muhteşem bir manzara arz eder ki, Rahmet-i ilâhi coşar, umumî afv ilan edilir.

            Tabii ki, içimizi sızlatan, bizi üzen maddî ve mânevî sıkıntı ve ıstıraplarımız var. Bayramlarda bile sevinemez, tebessüm edemez olduk. Bizzat kardeşleri tarafından çeşitli hile ve tuzaklarla kuyuya atılan Hz.Yusuf ile, evlat acısıyla yanıp tutuşan ve günlerce gözyaşı döken Hz.Yâkup misali dert küpü olanlarımız var. Dünyada zulme ve katliama uğrayan kardeşlerimiz var.

            Bugün yurtlarını yuvalarını kaybetmiş mülteci durumundaki mağdur kardeşlerimiz bilmeliler ki, elbette bunun bir hikmeti vardır. Kâmil Mü’minler, her zaman ümitvâr olmalı, Hiçbir zaman ve zeminde ye’se düşmemeliler.  Sıkıntılı ve zor zamanlarımızda Rabbimize iltica etmeli, olanlardan ders çıkarmalıyız.

             Bayram vesilesiyle gönül bağlarını güçlendirmek amacıyla, tebrikleşme, ziyaret ve bayramlaşmalara önem vererek, saflarımızı sıklaştırmalı, kaynaşmalı ve kucaklaşmalıyız. Aralarında dargınlık ve küslük bulunanlar, bayram sevinciyle her şeyi bir tarafa bırakıp, Allah için kırgınlıkları silmeli ve barışmalılar.

             Arife gününden itibaren kabristan ziyareti yaparak, geçmişlerimizi hatırlamak suretiyle, onlara dualar ve Fatihalar göndermekte çok büyük faydalar vardır. Kabirler bize âhireti ve hesap gününü hatırlatır.

             Fitrelerimizi mutlaka vermeli. Sadaka, hediye ve sair ikramlarla ihtiyaç sahiplerini, çocukları ve tüm dost ve yakınları sevindirmeye çalışmalıdır. Halk arasında “Şeker bayramı” da denilen bu güzel dînî bayramın ağız tadıyla ve şeker tadında geçmesi için gereken özveri, sevgi ve saygıyı ortaya koymalıyız.

             Resmî tatil olan bayram günlerini, amacına ve ruhuna uygun şekilde değerlendirmek gerekir. Bu günlerin amaç dışında gezi, eğlence ve tatil için kullanılması uygun değildir. Bayramın huzur, barış ve güzelliklerle dolu geçmesi dileğiyle, bayramınızı tebrik ederim.