BANKALAR KÂRÂ DOYMUYOR

NEVZAT LALELİ

 

          

 

 

            Ekonomik yazılar serisi                                                             

            Bir ülke düşünün. Üretim durmuş. Tüketim ve savurganlık büyük reklamlarla durmadan artırılıyor. İhracat denilen olay Yabancıların sahibi olduğu bazı fabrikaların ürettiklerinin dış ülkelere satımı… Onlarda para ülkeye geldiği anda onu kendi ülkelerine transfer ediyorlar. İthalat almış başını gidiyor. Ne var ne yok iğneden ipliğe herşey ithal ediliyor. Dış ticaret açığı durmadan büyüyor. Üretmeden, ihraç etmeden yenilip içiliyor, giyinip geziliyor.

            Allah aşkına böyle bir ülkenin refah içinde olması mümkün mü? Bu ülkenin iki yakasının bir araya gelmesi mümkün mü?

            Ha unutmadan ve unutturulmadan söyleyeyim. Bu arada tabii bol karlara kavuşan kurumlarda var. Bunlardan ilki bankalar. Yani faiz kurumları. Diğerleri cep telefonu şirketleri. Çoluk çocuk her kesin elinde bir telefon. Kulaklarında kulaklık… Konuş, konuş, konuş… Acaba ne hallediliyorlar bir bileniniz var mı?

            Gelelim ülke gerçeklerine… BDDK, (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) bir açıklama yaparak Mart 2013 Bankacılık sektörünün dönem net kârının, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16,3 artarak 6 milyar 953 milyon liraya yükselirken, takipteki alacaklar da son 3 yılın en büyük artışını yaşandığını açıkladığını açıkladı. BDDK diyor ki;

“Türk Bankacılık Sektörü Genel Görünümü (Mart 2013) Raporu’nu yayınladı. Buna göre, Mart ayı itibarıyla Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 49 banka, 11 bin 217 şube ve 204 bin 434 personel ile hizmet veriyor. Yılın ilk üç aylık döneminde personel sayısı 2 bin 981 kişi, şube sayısı ise 156 adet arttı.

 

Durmadan kar eden ve kara doymayan bankalar, kardan şişe şişe neredeyse patlayacak hale geldiler.

Bankacılık sektörünün aktif toplamı, 2013 yılının ilk çeyreğinde, geçen yılın sonuna göre yüzde 4,2 artarak 1 trilyon 428 milyar lira seviyesine ulaştı. Bankacılık sektörü, temel olarak krediler ve zorunlu karşılıklardan kaynaklanan aktif büyümesini, büyük ölçüde mevduat dışı kaynaklarla fonladı.

KREDİLERDE YÜZDE 4,9 ARTIŞ

Yılın ilk çeyreğinde krediler, geçen yılın sonuna göre yüzde 4.9 oranında arttı, kur ve parite etkisinden arındırılmış yıllık artış ise yüzde 19.3 düzeyinde gerçekleşti.

Bu dönemde kredi hacminde gözlenen toplam 38,8 milyar liralık artışın 16,2 milyar lirası (yüzde 41,7) KOBİ kredilerinden, 14,2 milyar lirası (yüzde 36,7) bireysel kredilerden, 8.4 milyar lirası (yüzde 21.6) ise kurumsal/ticari kredilerden kaynaklandı.

Tüketici kredileri içinde en yüksek yıllık artış hızına sahip kredi segmenti yüzde 22,1 ile konut kredileri oldu. Bunu yüzde 19,5 ile ihtiyaç ve diğer tüketici kredileri takip etti.

TAKİPTEKİ ALACAKLARDA SON 3 YILIN EN BÜYÜK ARTIŞI

Sektörün takipteki (avukatlar ve icra dairelerinde) alacakları 2012 sonuna göre 2,2 milyar lira (yüzde 9,2) artarak Mart 2013 itibarıyla 25,6 milyar lira seviyesine yükseldi.

Takipteki alacaklarda yılın ilk çeyreğinde yaşanan artış, son 3 yıl içinde gözlenen en yüksek oranlı artış oldu. Takipteki alacaklarda en fazla artış 1 milyar 16 milyon lira (yüzde 11,5) ile kurumsal/ticari kredilerde gözlenirken, takipteki bireysel krediler 737 milyon lira (yüzde 9,1), takipteki KOBİ kredileri ise 405 milyon lira (yüzde 6,2) artış gösterdi.

Diğer yandan, takipteki kredi kartı alacakları 472 milyon lira ve yüzde 12,3’lük artışla son 3 yıldaki en yüksek artışını sergiledi.

DÖNEM NET KÂRI 7 MİLYARA DAYANDI

Bankacılık sektörü dönem net kârı, geçen yılın aynı dönemine göre 973 milyon lira (yüzde 16,3) artarak Mart 2013’te 6 milyar 953 milyon liraya yükseldi. Bankacılık sektörü dönem net kârının artmasında, net faiz gelirlerindeki artışın yanı sıra, sermaye piyasası işlem kâr/zararı ile kambiyo kâr/zararı toplamının dönem net kârına olan olumlu yüksek düzeydeki katkısı etkili oldu.”

Adam, kredi kullanıyor ama sonra onu ödeyemiyor. Bu tam da bankacıların aradıkları durum. Zira, “banklar, için iyi müşteri borcunu zamanında ödeyemeyen müşteridir” diyorlar.

           Artık bu adam bütün hayatı bankanın bir kölesi olmak ve ne çalış ne bulursa götürüp bankaya vermek zorundadır. Böyle yapınca borcu bitecek midir? Hayır, hayır… Ardı ardına gelen faizler ve temerrüt faizleri (ödenemeyen faizlerin anapara olarak değerlendirilmesi ve onların da faizlerinin istenmesi - bu bankalara kanunen verilmiş bir haktır!) öde öde bitmez. Hatta bu adam ölür ama adamın varisleri de aynı köleliğe devam ederler.

Nasıl sistem, güzel (!) değil mi? Sen bir hayat çalış, götür onlar yesin, içsin tepinsinler. İşte değiştirilmesi şart olan sistem budur.

Yoksa “adamlar namaz kılıyorlar, hanımlarının başları kapalı, hac ve umreye daha kolay gidiyoruz…” gibi sözler, ne onları ne de bizi kurtarır.