Bağımsız, Bağlantısız!

Tarık Sezai Karatepe

 

‘Şu grup kararı var ya, köleliğin daniskası, pranganın dik alası! Teorisinde ‘dünya cenneti’ hayal eden insana, pratiğinde azap üstüne azap!

Okuduğunu inkar, inandığını red…

İlkelerime ters, beni zorladığınız imza!’

‘Madem öyle, işin yok aramızda. Başka kapıya!’

‘İyi de, kırk yıllık kapımdan beni kovarsınız ha!’

‘Lider böyle buyurdu, itiraz olmaz asla!’

‘Tağut mu bizim liderimiz?’

‘Öyle söylenmez, bir bildiği vardır haşa!’

‘Şimdi Allah’tan reva mı kardeşlerimizi boğmak!

Kötüye ‘kötü’ dememek, ‘iyi’nin yanında olmamak. Hani kimsesizlerin kimi, garip gurabanın sesiydik.’

‘IMF istedi, Nato emretti, Dünya Bankası dayattı. Bağlandı, elimiz kolumuz.’

‘Hesap var, Büyük Gün’de. Tarafını belli et sadece. Ana babanın evlattan kaçacağı An’da fayda vermez mazeret.

Çalıştay toplanmış. Pantolon serbest, göze batmamak adına. Örtünmek yasak Eğitim(!)de.

Sahi takiyye kime!’

‘Çok konuştun, dilin uzadı. Laf attın, kurulu düzene. Suyun ısındı artık. Suçun büyük, cezan ağır; kanaatimce.’

‘Sicilimi hiçbir faniye doldurtmam, bundan böyle. Sağımdaki ve solumdaki yazar, sevabımı günahımı. Ben de çıkarım alanlara, doğruyu söylerim avazım çıktığınca.

Ey halkım!

Şu merkez sol’dan çektiniz yıllarca. Sonra musallat oldu, merkez sağ. İliğinizi kuruttu, umudunuzu yok etti. Merkezleri aynı bunların.

Merkez Sol, Kremlin’le perişan etti Afgan Diyarı’nı.

Vaşington’a destek çıktı, Merkez Sağ.

İşte otuz yıllık  bilanço: Birer milyon şehit! Sorar hesabını, dünün ve bugünün iktidar sahiplerinden.

Ey halkım!

Öğrenirsiniz doğruyu, uzaklaşırsınız bunlardan diye yandaş medyalar bulur, dilsiz şeytan üretirler.

Alevi, Ali gibi yaşamasın. Anlamasın, on beşinde Zülfikar’ı kuşandığını. Hissetmesin, içi boşaltılmış bir yolun kendine fayda sağlamadığını.

Kıytırık seçimlerden uyduruk harita çıksın. Irkçılığın iki tonu, ağır bassın haritada. Hakikat ters yüz olsun.

Yıkılışı sürsün Osmanlı’nın, hay huy arasında! Palyaçonun sağı solu, çıksın elden Anadolu!’

……………

‘Teşhis tamam, ya tedavi!’

‘Arka planı olmayan vekiller. Şehrin emaneti vekilde.

O zaman karşı koyamaz hiçbir güç, kürsüye yönelen vekile. Bildiremez haddini(!)

Biraz daha sabır, diyemez Meslek Liseliye. Alır cevabını: Senin sabrın bir kez daha seçilmeye.

Önce hesap ver! Gazze’nin katilleriyle dostluk grubunda işin ne? Yoksa icazet Telaviv’den, yetki Roma’dan mı?’

Üç’e iki odaya hapsolmayan vekil ister, Anadolu. İster ki otobüse binsin, maden ocağına insin. Haddehaneye girsin.

Varoşların efendisi değil, gettoların çilekeşi…’

‘Kuşkun mu var, siyaset kurumundan?’

‘Kuşku da ne kelime! Alttan yukarı dizayn etmişler. Senden görünen sana muhalif.

Sıçrama taşı; kurumlar, kuruluşlar. Halk yok içlerinde. Hele bir şurayı da alalım, burayı da alalım.

Aldı sonunda.

Lakin kurduğu, inancın iktidarı değil, soyunun saltanatı.’

‘Anlaşılan hesaplaşma vakti!’

‘Hesap defteri kapanmadan, bilanço yüzümüze çarpılmadan!’

‘Bağımsız, bağlantısız, prangasız! Şehir buna hazır!’