Hem uzun bir tarihin sonundayız, hem de yepyeni bir tarihin başındayız. Dünya sistemi ipi kopmuş tesbih taneleri gibi dağılıyor. Eski düzenin ortadan kalkması ve yerine yenisinin gelmesi daha uzun bir süre alacak.
Ama dönüşümün ne kadar köklü ve sarsıcı olduğunu gösteren işaretler artıyor.
Birincisi, 2007 yılında Amerika'da yine mali sektörde baş gösteren skandallardan sonra bugün yaşananlar, krizin gelip-geçici olmadığını gösteriyor. Amerikan finans kapitali yapısal bir bunalım yaşıyor. Yapısal bunalımlar adı üzerinde yapıda köklü bir değişim gerçekleşmeden sona ermez.
İkincisi, ABD finans kapitali, dünya ekonomisinin kılcal damarlarına kan pompalayan kalp, hareketini sağlayan sinir sisteminin beyni demek. ABD'de yaşanan bu krize "küresel ekonomik kriz" denmesinin sebebi bu. Küresel kapitalizm, finans merkezli bir mali oligarşi tarafından yönetiliyor. ABD'nin hegemonik gücü arkasındaki bu malî oligarşi, son krizlerin gösterdiği üzere kendi derdine düşmüş durumda. Petrol fiyatlarındaki gerileme, bu sistemin artık işlememesine bir örnek. Petrol fiyatları iki finans devi tarafından yüksek tutuluyordu. Bu iki şirket batınca petrol de ucuzladı.
Üçüncüsü, uluslararası finans kapital sistemi üzerinde tekel oluşturan ABD'deki mali oligarşi, hem bu yönetimi sürdüreceği araçları, hem de güvenilirliğini kaybetti. Çeşitlenmiş, dağılmış ve farklılaşmış bir finans sisteminin dünya üzerine egemen olması, dolayısıyla ABD'ye asıl hegemonik üstünlüğünü sağlayan finans tekelinin sona ermesi kaçınılmaz.
ABD yönetiminin şirket kurtarma operasyonları, ABD'nin zenginliğini borçlu olduğu liberal ekonomi kurallarına aykırı. Şirket kurtarmalar ve Kongre'nin reddettiği 700 milyar dolarlık kurtarma paketi, aslında finans sektörünün devletleştirilmesi anlamına geliyor. Birinci paketin reddedilmesi küçük yatırımcının elindekilerin yok olması, ama kurtarma maliyetinin azalması demek. İkinci paket mutlaka kabul edilecek. ABD, finans sektörünü devletleştiriyor. Bu tedbir sistemin çökmesini engeller, ama dağılmasını ve rakip finans merkezlerinin güçlenmesini engellemez.
Finans kapitalin, dünya ekonomik sistemi üzerindeki önceliği, bütün ekonomik sistemi kendisine bağlamasından kaynaklanıyor. Finans sisteminin araçları olmadan reel ekonomiyi hareket ettirmek neredeyse imkânsız. Dünya üzerinde özellikle Sovyet sonrası ABD hegemonyası, bu araçlar üzerinde kurulmuş tekele dayanıyordu. ABD'nin reel ekonomisinin gücünün iki katı bir ekonomik güce sahip olması dünyanın jandarması olmasından değil, finans kapital araçları üzerinde tekel oluşturmasındandı. Şimdi kriz ekonominin tam kalbinde, ABD'yi üstün kılan beynin felç geçirmesiyle sürüyor.
Ekonomistlerin yıllardır haber verdiği bu süreci durdurmak için ABD elinden geleni yaptı. Enerji fiyatlarını yüksek tutarak, petrol bağımlısı Çin gibi güçlü ekonomilerin büyümesini yavaşlatmaya çalıştı. Bugün yaşanan kriz, bu çarelerin de işe yaramadığını gösteriyor. ABD'nin hegemonyasının emperyal araçları olan Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşların işe yaramaz hale gelmeleri de, bugün yaşananların habercisi idi. Bugün IMF'in borç verdiği ülke neredeyse kalmadı. ABD'ye meydan okuyan Chavez'in Venezuela'sı, IMF'ye rakip olarak Latin Amerika ülkelerine 50 milyar dolar civarında taahhüte girmiş durumda.
Krizin Türkiye'yi ilgilendiren en önemli ayağı, bankacılık sektörünün neredeyse yarısını elinde tutan küresel finans gücünün zorda olması. Çoğullaşan ve kendi arasında rekabet eden bir finans dünyası Türkiye için yararlı. Ama dünyanın hızla dağıldığını ve yepyeni bir dünyanın kurulduğunu fark etmek kaydıyla.
Tüketici gündelik tartışmalardan sıyrılıp yeni kurulan dünyanın mimarisine katılmamız lâzım.