Geçmişte her ustanın yanında 3-4 çırak bulunurken, şimdilerde yetiştirecek eleman bulunmadığını belirten Türk, "Sanatın değerini bilseler, öğrenmek için birbirleriyle yarışırlar. Bu sanat altındır, yeryüzü olduğu sürece bu sanat devam eder. Eskisi gibi olmasa da kesinlikle ölmez." dedi.
Mesleğini sürdürürken titiz çalıştığını ifade eden Türk, geçmişte Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika ve Avusturya'da atölyelerde ustabaşılık yaptığını, yurt dışından geldikten sonra kendi imalathanesini açtığını ve uzun yıllar sipariş üzerine özel koleksiyonlar hazırladığını aktardı.
Daha sonra memleketi Çubuk'ta bir atölye açtığını kaydeden Türk, sözlerini şöyle tamamladı:
"Beni 9 yaşındayken ağabeyim yetiştirdi. Ben de küçük kardeşlerimi yetiştirdim. O günden bu zamana kadar bu mesleği devam ettiriyorum ve severek yapıyorum. İlk iş yerimi Keçiören’de açtım ve bir gün Hollanda'dan gelen bir hanımefendi, diktiğim kıyafeti çok beğenince bana yurt dışına götürmeyi teklif etti. Ondan sonra başta Hollanda olmak üzere Almanya, Fransa, Belçika ve Avusturya’da çeşitli atölyelerde idarecilik yaptım. Vatanımı özlediğim için fazla duramadan ben tekrar ülkeme döndüm. İyi bir usta olursanız nereye giderseniz gidin işiniz iyi olur. Elhamdülillah burada da 10 yıldır terzilik yapıyorum ve eski müşterilerim beni arayıp buluyorlar."