Ramazan Ayı ve Oruç

Ramazan Ayı ve Oruç

Ramazan Ayı ve Oruç üzerine İlçe Müftüsü Ali Canbolat ile sohbet...

İlçe Müftüsü Ali Canbolat içerisinde bulunduğumuz Ramazan ayı ve Oruçla ilgili yapmış olduğumuz söyleşide aydınlatıcı bilgiler verdi.

Ç.Haber : Efendim bize Ramazan ayı ve oruçtan bahsedermisiniz.
 

A.Canbolat: Tabiki memnuniyetle.Öncelikle tüm islam Aleminin ve Tüm çubuk Halkının Ramazan-ı şerif-i ni en içten dileklerimle kutlar hayırlara vesile olmasını cenabı haktan niyaz ederim.

Bilindiği üzere İslamda iyiliklere, iyi işlere on misli karşılık verilir. Fakat ibadetler içinde sadece oruç bundan istisna edilmiştir. Orucun karşılığı on misli olarak tayin edilmemiştir. Orucun mükafatını bizzat yüce Allah kendi üzerine almıştır.

"Oruç benim içindir, onun mükafattını bizzat ben vereceğim" buyurmuştur. Çünkü oruçta iki özellik vardır:

1-Orucun hakikatı yememektir. Bu ise gizli bir şeydir, insanlar bunu görmez. Böylece riya da buna yanaşamaz.
2-Diğeri Allah Teala'nın ve insanın düşmanı şeytandır. Şeytan'ını askerleri ise arzu ve isteklerdir. Oruç onun askerini kırar. Çünkü orucun hakikatı arzu ve istekleri terk etmektir. Bunun için Peygamber Efendimiz sahih bir hadislerinde: "Şeytan insan vücudunda kanın dolaştığı gibi dolaşır. Onun geçiş yolunu açlıkla tıkayınız" buyurur...

Bakara Suresi 183. ayetden itibaren oruç ayetleri başlar. Ayetler dikkatle okunduğu zaman insan ruhunu heyecanlandıran bir üslup hemen farkedilir. Ayetlerin okuyucuda bıraktığı etki Allah'ın müminlere yakınlığı, kurbiyet ve ünsdür. Alemlerin Rabbi bu ayetlerle kulların ellerinden tutar ve kendine yaklaştırır. Onları rahmet ve şefkatle terbiye eder.. Onları dua ederek kendi katına yükselmeye çağırır.. Kulluğun kolay olduğunu ve bu kolay emirlerin, nehiylerin de yine insanların faydası için konulduğunu bizlere haber verir. Ayetler orucu ve bilhassa Kur'an'ı sevimli bir havaya büründürür. Bundan sonra insan Kur'an'ın indirildiği Ramazan Ayını hasretle beklemeye başlar. Ramazan'ın sair aylardan çok çok farklı bir mevsim olduğunu belki de bütün ruhuyla hisseder. Ramazan Ayı onbir ayın meyvelerinin devşirildiği hasat zamanı gibidir.

Bu suredeki oruç ayetlerinin kısa bir tefsirini yapmamız orucu idrak etmek için önemlidir.

Ey iman edenler! Sizden öncekilere oruç nasıl yazıldıysa sizin üzerinize de yazıldı (farz kılındı.) Umulur ki sizler (bu sayede) korunursunuz ("Oruç kalkandır" buyuruyor Peygamberimiz. Yani oruç insanı kötülüklerden korur. Çünkü oruç insandaki arzu ve istekleri açlıkla kırar. Bu da insanın kötülüklerden uzaklaşarak Allah'a yaklaşmasına yol açar)

Sayılı günler

(Oruç ayları 3-5 ay veya bir sene kadar uzun değildir. Sadece bir aydır. O da sağlığı, gücü kuvveti yerinde olanlar içindir.) Sizden her kim hasta olur, veya yolculukta bulunursa başka günlerde tutamadığı günleri tutar. Oruca güçlükle dayananların fidye vermesi, bir fakiri doyurması gerekir.
(Bu ayetin tefsirinde müfessirler iki farklı görüş beyan ederler. Birincisi, Sadrı İslamda müslümanlar oruç tutmakla fidye vermek arasında muhayyer bırakılmışlardı. İsteyen oruç tutar ve oruç tutmakta zorlanan kimseler ise fidye verirler, bir fakiri o gün için doyururlardı. Bu hüküm daha sonra gelen "Sizden her kim o aya erişirse oruç tutsun ayeti ile yürürlükten kaldırıldı." İkinci görüş ise bu ayetin yürürlükten kalkmadığı yönündedir. Bu görüşte olan müfessirlere göre bu ayet çok yaşlı pir-i fani olan ve artık oruç tutabilecekleri ümit edilmeyen kimseler ve şifa ümidi kalmamış hastalar için geçerlidir. Ayetin hükmü işte bu kimseler için yürürlüktedir.)
Bununla beraber her kim gönülden bir iyilik yaparsa (oruç tutarsa) o kendisi için daha iyidir. Bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. Ramazan ayı insanlara doğru yolu gösteren, hidayetin delillerini ortaya koyan ve hakla batılı ayırd eden Kur'an'ın indirildiği aydır. (Niçin başka bir ayda değilde Ramazan Ayında oruç tutulması isteniyor? İşte ayeti kerime bu soruya cevap veriyor. Ramazan ayı Kur'an'ın nazil olduğu aydır. Bu ayın karşılanması, en güzel şekilde Allah'a yakınlık havasında geçirilmesi diğer aylara oranla daha bir önemlidir. Bu ayda Allah Tealanın insanlar üzerindeki nihayetsiz nimetlerine şükredilmesi, hele hele Kur'an'ın nüzülüne şükredilmesi gerekli bir vazifedir. İşte oruç böyle bir manevi iklimin yaşanması için en büyük vesiledir. Ramazan Ayı oruç ayı olduğu kadar Kur'an ayıdır da. Bu ayda her zamankinden çok Kur'anla meşgul olmak bir şükür ödevidir.

Ayet-i kerimede Kur'anı Kerim'in şu üç özelliği zikredilir:
1- Kuran insanlar için bir yol gösterici rehberdir.
2- Kur'an hidayeti açıklamakla beraber bu hidayetin delillerini de açıklar. "Beyyinat minel huda" dır. Kur'an'da İslam'ın hak din olduğunun en ikna edici delilleri yer alır. Kur'an bu açıdan hem lafzı ve hem de manasıyla insan eli karışmamış bir mucizedir.
3- Kur'an'ın Furkan olmasıdır. Kur'an Hakkı beyan ederken batılı ise izale eder. Hakla batılı kesin çizgilerle birbirinden ayırır. Zaten Kur'an'ın bir adı da Furkan'dır. Kur'an-ı Kerimi tilavet ederken, okurken onun bu üç özelliğini, bu üç yönünü görmek gerekir...)

Sizden her kim o aya şahit olursa (erişirse) oruç tutsun. Her kim de hasta olur veya yolculukta bulunursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu sayıyı tamamlamanız ve Allah'ın sizi doğru yola hidayetine karşılık onu yüceltmeniz içindir. Umulur ki böylece şükretmiş olursunuz.. Kullarım sana beni sorarlarsa; ben çok yakınım. Dua eden bana duada bulunduğunda onun yakarışına icabet ederim. O halde onlarda bana (benim davetime) icabet etsinler. Ve bana iman etsinler ki rüşde ersinler.

(Bu ayetlerde "yakınlık" çok barizdir. O kadar ki ifade de "De ki ben yakınım..." denmemektedir. Yakınlık o kadar ileridir ki, Peygamberimiz konuşmada artık aradan çekilmiştir. Allah Teala ile kul başbaşadır. Duasına mutlaka icabet edeceğini Rabbimiz vadetmektedir. Kulların dualarına Rab Teala karşılık verecektir. Dualarını aynıyla kabul edecek, yahut onlar için dünyada daha iyisini, daha faydalısını verecek, yahut da bu icabeti ahirete saklayarak onları ahirette mükafatlandıracaktır. Fakat mutlaka icabet edecektir. O dualara icabet etmemekten münezzehtir. Kendisine çevrilen elleri, dilleri boş olarak geri çevirmekten münezzehtir. Çünkü O dualara icabet edendir. Kerimdir... Kafirlerin ise batıl ilahlarına yaptıkları çağrılar karşılıksız kalacaktır. Kafirlerin duaları dalalettedir, boşa gitmektedir, karşılıksız kalmaktadır. O halde kullar da O'nun davetine icabet etmelidirler. İcabet burada iki taraflıdır. )

Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği bir kudsi hadiste, Peygamber Efendimiz Allah Teala'dan naklen şunları anlatır:
"Adem Oğlunun bütün amelleri kendisi içindir. Fakat oruç böyle değildir. O benim içindir. (Yani onu benden başkası bilmediği için sadece benim için yapıldığı kesindir. Nefsin hazzı yoktur. Aksine nefsi kırmak için oruç tutulur.) Onun mükafaatını bizzat ben vereceğim. (Yani diğer ameller gibi belli bir karşılık yoktur. Onun mükafattı kat kat fazla olarak verilecektir. Karşılığı belirsiz bırakılmıştır...) Oruç kalkandır. Sizden biriniz oruç tuttuğu zaman o gün sakın kötü sözler konuşmasın, bağırıp çağırmasın. Şayet biri ona küfrederse veya sataşırsa "Ben oruçluyum..." desin... Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki oruçlunun ağzının kokusu Allah yanında misk kokusundan daha güzeldir. Oruçlu için iki sevinç vardır. İftar ettiği zaman sevinir. Birde Rabbine kavuştuğu zaman tutmuş olduğu oruçlara sevinir."

Yine sahih bir hadiste, namaz ehlinden olan cennete "namaz kapısı"ndan çağrılacağı belirtilir. Cihad ehli "cihad kapısı"ndan çağrılacaktır. Sadaka ehli olan "sadaka kapısı"ndan cennete davet olunur. Siyam ehli olanlar ise "Reyyan Kapısı"ndan çağrılacaktır. Reyyan ismi "atşan" ismine karşılık olarak buraya verilmiştir. "Atşan" susuz kalmış kimseye derler. "Reyyan" ise suya kanmış kimsedir. Dünyada aç ve susuz kalmasına karşılık bu kapıdan girecek olan oruç ehlinin artık sonsuza kadar suya kanmış olacakları haber verilmiş olmaktadır. Reyyan Kapısı'ndan girenler için cennette açlık ve susuzluk bilhassa yoktur. Çünkü amellerin karşılığı o ameller cinsinden olur.

Bir başka açıdan baktığımız zaman; orucun günahlara kefaret olduğunu görmekteyiz...

Buhari ve Müslim'in rivayet ettiği Ebu Hüreyre hadisinde Hz. Peygamber şöyle buyurur: -Kim imanla ve ecrini Allah'tan bekleyerek, O'nun rızasını isteyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş bütün günahları mağfiret olunur, bağışlanır. Hadis-i şerifte iki husus bulunuyor: Oruç İmanen ve ihtisaben tutulacak. Yani orucun farziyetine, faydasına tam bir iman ederek ve diğer taraftan karşılığını sadece Allah'tan ümit ederek, bekleyerek tutulması kastediliyor. Bu durumda oruca özen gösterilmesi onu tam bir dikkatle tutulması lazımdır.

İmam Nevevi rahmetullahi aleyh Riyazus-salihinde şöyle bir başlık açar: "Ramazan Ayı'nda cömert olmak, iyi işler yapmak ve hayırları çoğaltmak ve bilhassa Ramazan'ın son on gününde bunları daha da arttırmak babı..."

Bu başlık altında şu 2 hadisi nakleder.

Abdullah b. Abbas şöyle der: Resulullah insanların en cömertiydi. En fazla cömert olduğu zaman ise Cibrille bir araya geldiği Ramazan Ayıydı. Ramazan'ın bütün gecelerinde Cebraille buluşur ve Kur'an'ı müzakere ederlerdi. Rasulullah işte bu zamanlarda yağmur getiren rüzgarlardan daha çok cömert olurdu.

Hz. Aişe'den gelen hadiste Hz. Aişe şunları nakleder:
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ramazan'ın son on günü girince geceleri ihya ederdi. Ailesini uykudan uyandırırdı. İyi işler için kollarını sıvardı... Ramazan'ın son on gününde Peygamberimizin itikaf yaptığı da bilinmektedir. Çünkü son on günün içinde Kadir Gecesi gizlidir. Kadir Gecesi Kur'an'ın nazil olduğu bereketi büyük bir gecedir. Son on günün tek sayılı geceleri yani 21. 23. 25. 27. ve 29. gecelerde gizlidir. O günü idrak etmek ve değerlendirmek için itikafta bulunmak önem arzetmektedir. Hz. Peygamber vefat ettikleri sene ise yirmi gün itikafta kalmıştır.

Hz. Enes b. Malik'ten gelen hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Sahur yemeği yiyiniz; sahurda bereket vardır." Bu bereket seher vaktinde uyanmak, o vakitte dua ve zikirle meşgul olmaktır. Çünkü seher vaktinde dua ve zikirle meşgul olmak Kur'an'da da övülmüştür. "O müminler seher vakitlerinde istiğfar ederler" şeklinde özellikle seher vakitlerinde uyanık kalmaya işaret vardır... Yine sahur yemeği yemekle ehl-i kitaba muhalefet edilmiş olur. Onların oruçlarında böyle bir hususiyet yoktur... Bundan başka sahur yemeği ile gündüz yapılacak ibadetler için vücut kuvvetlenir.

İmam Gazali orucun sünnetlerini şöyle sıralar:
1-Sahuru geciktirmek
2-İftarı acele yapmak
3-İftarı hurma veya su ile yapmak
4-Sadaka vermek
5-Oruçlulara iftar yemeği vermek
6-Çok Kur'an-ı Kerim okumak
7-Bilhassa Kadir gecesinin içinde bulunduğu Ramazan'ın son on gününde itikafa girmek

FIKHIMIZDA ORUÇLA ALAKALI HÜKÜMLER

Orucun Çeşitleri:

Oruçlar farz, vacib, nafile ve mekruh nevilerine ayrılır...
Ramazan-ı şerif orucu, kazaya kalan Ramazan oruçları ve kefaret oruçları farz olan oruçlardır. Bunlar için belli bir vakit yoktur. Kişi istediği zaman bunları tutabilir. Nezredilen oruçlar ise tutulması vacip olan oruçlardır. Nafile veya sünnet olan oruçlar ise Pazartesi ve Perşembe günleri tutulan oruçlar, "Eyyam-ı biz" denilen ayın parlk olduğu her ayın 13. 14. ve 15. günleri tutulan oruçlar, Aşura günü bir gün ilave edilerek tutulan oruçlar, Zilhicce ayının başından dokuz gün tutulacak oruçlar sünnet olan oruçlardır. Şevval Ayından 6 gün oruç tutmak çok faziletlidir.

Ramazan Bayramının birinci günüyle, Kurban Bayramının dört gününde tutulacak oruçlar ise tahrimen mekruhtur. Çünkü o günler bir ziyafet günüdürler. Davete icabet etmek gereklidir. Yalnız Cuma günü veya yalnız Cumartesi günüyle sadece Aşura günü bir gün oruç tutmak tenzihen mekruhtur.

Geceleyin iftar etmeyerek iki veya üç gün peşpeşe oruç tutmak (Visal Orucu) da mekruhtur. Faziletli olan Hz. Davud'un orucu olan bir gün imsak ve bir gün iftar yapmaktır.

Yevm-i şekte Ramazana niyet ederek oruç tutmak mekruhtur. Zevale kadar bekleyerek o gün Ramazan olduğunu anlaşılırsa niyet ederler, yoksa iftar ederler. Fakat şek günü nafileye niyete azmederek oruç tutmakta beis yoktur. Sonradan bu günün Ramazanın birinci günü olduğu anlaşılırsa bu Ramazan orucu yerine geçer.

Orucun Vakti

Orucun vakti ikinci fecirden güneşin batışına kadar olan müddettir. Fakat ikinci fecrin doğduğu ana mı yoksa aydınlığın ufukta yayılıp da ortalık biraz aydınlanmaya başladığı zamana mı itibar edilecektir? Bazı alimlere göre fecrin ilk doğduğu an muteberdir. İhtiyata uygun olan da budur. Diğer bazılarına göre ise aydınlığın biraz yayıldığı ana itibar edilir. Oruç tutanlar için kolay olan da bu görüştür. Bu hususta ihtiyata uymak en iyisidir.

Oruçlara ait niyetler

Oruca niyet edilmesi farzdır. Bir kimse oruca niyet etmeksizin, sabahtan akşama kadar aç kalsa bu kimse oruç tutmuş sayılamaz. Oruca kalben niyet etmek yeterlidir. Sahura kalkmak da bir niyet sayılır. Fakat niyeti dille söylemesi de mendubdur. Eda edilen Ramazan oruçlarıyla, günü belli olan adak oruçları ve nafile oruçlar için niyetin vakti güneşin batışından başlar zeval (kaba kuşluk) vaktine kadar devam eder. Bu süre içinde bu oruçlara niyet edebilir. Geceden niyet burada şart değildir. Sabah kuşluk vaktinde de niyet edebilir. Fakat bu zamana kadar niyet etmemişse artık kaba kuşluktan sonra niyet etse bile bu muteber değildir. Çünkü günün ekserisi niyetden hali olarak geçmiştir. Bu oruçlarda mutlak olarak oruca niyet kafidir. Orucu tayin etmek gerekmez. Ramazan kazası, kefaret ve günü belirlenmemiş oruçlar içinse mutlaka geceden niyet etmek gerekir. Bunlara gündüz niyet edilemez. Çünkü bu oruçlar için şer-i şerif muayyen bir gün tayin etmemiştir. Bu ancak geceden niyetle sağlanabilir. Yine bu oruçlarda orucun ne orucu olduğunu da niyetde belli etmek lazımdır.

Ramazanın her günü için ayrıca bir niyet lazımdır. Çünkü araya geceler girdiği için her günün orucu başlıbaşına bir ibadet olmaktadır.

Orucun Mekruhları

1-Oruçlunun misvak kullanmasında kerahet yoktur. İmam Ebu Yusuf'a göre su ile ıslatılmış bir misvakı kullanmak mekruhtur.
2-İstincada ve abdest alırken ağza ve burna su veririken mübalağa yapmak mekruhtur.
3-Kocası kötü huylu olan bir kadının pişirdiği yemeğin tadına tuzuna diliyle bakmasında kerahet yoktur.
4-Bir kavle göre her halde satın alınması lazım olan ve aldanma korkusu olan yiyecek maddelerinin tadına bakmakta beis yoktur.
5-Sakız çiğnemek mekruhtur.
6-Oruçlunun kan aldırması kendisini zayıf düşürecekse mekruhtur. Böyle değilse mekruh değildir.
7-Kendinden emin olmayan birinin karısını öpmesi mekruhtur.
8-Oruçlunun cünüp olarak sabahlaması orucuna zarar vermez.
9-Koku koklamasında kerahet yoktur.

Orucu Bozan ve Bozmayan Şeyler

1-Unutarak bir şey yemek yada içmekle, cinsi yakınlıkla oruç bozulmaz. Nisyan affedilmiştir.
2-Hata tarikiyle yemek içmekle ise oruç bozulur. Mesela oruçlu olduğu aklında olan bir kimse abdest alırken ağzına su kaçırsa orucu bozulur. Oruçlu olduğu aklında iken yağan yağmurun damlaları ağzına kaçsa yine orucu bozulur. Fakat oruçlu olduğu aklında değilse bu durumlarda orucu bozulmaz.
3-Burna akıtılan ilaç, kulağa damlatılan damla ile oruç bozulur. Fakat kulağa giren suyla oruç bozulmaz.
4-Göze dökülen bir ilaçla oruç bozulmaz.
5-İğne yaptırmak orucu bozar. (İmameyne göre bozmaz.) İhtiyata uygun olan iftardan sonra yaptırmaktır.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.