OVACIK’TA GELENEKSEL MUHARREM AYI BULUŞMALARI...
Çubuk Ovacık Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Eğitim ve Kültür Derneği’nin (OVDER) öncülüğünde , “18 Geleneksel Muharrem Ayı Buluşmaları Aşure ve Birlik Günü” Cem Evi’nde gerçekleştirildi.
Şuayip YAMAN
Sunuculuğunu Dernek Başkanı Hamdi Güngör’ün yaptığı etkinlikte İlçe Müftüsü Bilal Kara Ehli Beyt ve Ehli Beyt Sevgisi’ni anlattığı konuşmasında, “ Peygamberimizin aile fertlerine Ehli Beyt denir. Efendimizin (s.a.v) eşleri ve çocukları Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile onların soyundan gelenler Ehli Beyt’tir.
Ehli Beyti sevmek, Peygamberimizi sevmenin göstergesi sayılmıştır.
Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur “Sizi nimetleri ile donattığı Allah’ı seviniz. Allah’ı sevmenizden dolayı beni seviniz. Benden dolayı da Ehli Beyti mi seviniz.”
Müslümanlar Ehli Beyti candan sevmiş sevmektedirler.
Peygamberimizin eşi Ümmi Seleme Radiyallahu anlatıyor, “Ben Resulullah Aleyhissalatu Vesselamın kapısında iken şu ayet nazil oldu “Ey Ehli Beyt Peygamberin (s.a.v) hanımları Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor.
Evde Resulullah Aleyhissalatu Vesselam, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin vardı. Peygamberimiz onlara bir örtü bürüdü ve Allah’ım işte bunlar benim ehli Beytimdir. Bunlardan günahı gider ve bunları kinlerden tertemiz kıl” buyurdu.
Ben atılıp, “Ey Allah’ın Resulu ben Ehli Bet’ten değimliyim” dedim.
Resulullah bana, “Sen (yerinde dur, sen zaten hayırdasın, sen Resulullah’ın zevcesisin” diye cevap verdi.
Selman-ı Farisi, Resulu Ekrem’in (s.a.v) şöyle buyurduğunu nakletmiştir;
“Hasan ve Hüseyin benim çocuklarımdır; Onları seven beni sever. Beni sevense Allah’ı sever; Allah’ı seveni de Allah cennete koyar. Onlara buğzeden bana buğzeder. Bana buğzeden Allah’a buğzeder. Allah da kendisine buğzedeni cehenneme atar..
(Buğz; Nefret, sevmemek, kin gütmek, hoşlanmamak demektir.)
Bunlar benim ve kızımın çocuğudurlar. Allah’ım ben onları severim. Sende onları ve onları sevenleri sev.”
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: ""Resulullah aleyhissalâtu vesselâm, üzerinde siyah (yünden) nakışlı bir kumaş olduğu halde sabahleyin (evden) çıktı. O sırada Hasan geldi, onu örtünün altına soktu. Sonra Hüseyin geldi onu da soktu. Sonra Fatıma geldi, onu da soktu. Sonra Ali geldi onu da örtünün altına soktu. Sonra da:
"Ey Ehl-i Beyt Allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab 33) buyurdu."
Bu açıklamalardan anlıyoruz ki, Resulullahın aile halkı anlamına gelen Ehl-i Beyt özellikle O’nun hanımları, kızı Fatıma, damadı Ali’nin neslinden gelen Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve evlatlarıdır.
Ehl-i Beti sevmek, Peygamberimizi sevmenin göstergesi sayılmıştır.
İslam Tarihinde Hz. Hasan’ın neslinden gelenlere şerif, Hz. Hüseyin’in neslinden gelenlere seyyid adı verimli, kendilerine hürmet ve muhabbet göstermek Hz. Peygamberi sevmenin bir tezahürü kabul edilmiştir.
Hatta Türklerde Ehl-i Beyt sevgisi o kadar ileri gitmiştir ki çocuklarının isimlerini Mehmet, Fatma, Ali, Hasan, Hüseyin koymuşlardır.
Osmanlı da Ehl-i Beyt’e hürmetin sembolü: “Nâkibü’L eşrâflık”, taltif edilen Ehl-i Beyti koruma ve kollama adına özel kanunlar çıkarılmış ve teşkilâtlar kurulmuştu.
Peygamberimiz ile Ehl-i Beyt’ine salat ve selam getirmek Müslümanların bir görevidir.
“Ev halkı” anlamına gelen Ehl-i beyt (ehlü’l-beyt) terkibi ev sahibiyle onun eşini, çocuklarını, torunları ve yakın akrabalarını kapsamına alır. Câhiliye devri Arap toplumunda kabilenin hâkim ailesini ifade eden Ehl-i beyt tabiri, İslâmî dönemden itibaren günümüze kadar sadece Hz. Peygamber’in ailesi ve soyu manasına gelen bir terim olmuştur
Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Beyt terkibi üç yerde geçmektedir..
Kur’ân-ı Kerîm’de Ehlü’l-Beyt” terkibi ise üç ayette geçmektedir;
- Bunların birincisinde Hz. İbrâhim’in (Hûd 11/73),
- İkincisinde Hz. Mûsâ’nın (el-Kasas 28/12),
- Üçüncüsünde Hz. Peygamber’in ev halkına işaret edilen (el-Ahzâb 33/33)
Bunlardan Hz. Peygamberin ev halkını gösteren ayet meali şöyledir, “Evlerinizde oturun eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp, saçılmayınız, Namaz kılın, zekât verin, Allah ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, Allah (cc) sizden sadece günah gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (Ahzap 33)
Aşure günü ve orucu, Kamer aylarından Muharremin onuncu günü ‘Aşure Günü’dür.
Hz. Adem’in tövbesinin bu günde kabul edildiği, Hz. Nuh’un gemisinin tufanda bu günde kurtulduğu, Yunus’un Aleyhisselamın balığın karnından çıkarıldığı, Hz. İbrahim’in Nemrutun ateşinden bu günde kurtulduğu rivayet edilir.
Peygamberimiz, Muharremin dokuzuncu, onuncu ve hatta onbirinci günlerinde oruç tutmuş ve ümmetine de tavsiye etmiştir.
Bugün ayrıca, imanı, ibadeti ve hak aşkı dorukta olan, bedeni dedesine benzediği gibi ahlakı da tamamen O’na benzeyen Hz. Hüseyin Efendimizin yakın çevresiyle birlikte 10 Muharrem Miladi 680 tarihinde acımasızca şehit edildiği gündür.
Peygamberimiz Aşure orucuyla ilgili şöyle buyurmuştur; “Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan aşure orucudur. Muharrem ayının 10. gününden itibaren Aşure adı verilen bir tatlının pişirilerek dağıtılması geleneği, hayır işlemek ve gönül almak için güzel bir vesile sayılmıştır.
Aşure günüde meydana gelen ve bizleri derinden üzen Sevgili Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi olayını aramızdaki kardeşliğin bozulmasına yönelik bir ayrım haline getirilmememsi, İslam Dini’nin haram kıldığı şeylere başvurulmamasını ifade etmek istiyorum.
Hepimiz aynı Rabbe iman eden, aynı Peygamberi kabul eden, aynı kitabı benimseyen ve aynı kıbleye yönelen Müslümanlarız.
Tarihin bir devrinde bu gibi üzüntü verici olaylardan gerekli dersleri çıkarmak ve aramızdaki kardeşliği pekiştirmeliyiz.
Ali İmran Suresi’nin 103. ayetinde;
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kuran’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de, O kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” Buyrulmaktadır.
Bu vesile ile Hicri yılınızı kutlar hayırlara vesile olmasını diler, hepinize saygı ve selamlarımı sunar; kesilen kurbanların kabul edilmesini Yüce Rabbimden niyaz ederim” Dedi.
Âşık Hüseyin Kesen sazı ve sözüyle, “İmam Hüseyin’in Yası” ve “Medet Allah, Ya Muhammed, Ya Ali” türkülerini seslendirdi.
Kalender Veli Ocağı Dedesi Kadir Kalender tarafından ‘Gülbank’ ve ardından “Aşure Duası” okundu.
Etkinlik sonrası Dernek üyeleri tarafından davetlilere kurban eti, bulgur pilavı ve aşure’den oluşan ikram yapıldı.
Ovacık Mahallesi Muhtarı Bayram Kesen etkinlik sonrası yaptığı açıklamada, “Bu yıl 18.’sini gerçekleştirdiğimiz ‘Geleneksel Muharrem Ayı Buluşmaları Aşure ve Birlik Günü’nde bir kez daha birlik, beraberlik, hoşgörü ve birlikteliğimizi perçinleme fırsatını bulmuş olduk.
Aşure, çok farklı ürünlerin bir araya gelmesinden oluşan çok lezzetli bir yemek. Bu bizlere bir arada yaşama kültürünü anımsatır. Bizler iç içe bir çeşni gibi yaşamaya alışmış milletiz. Bu yüzden bugünün anlamı, dağıtılan tatlı kadar lezzetlidir.
Ankara’dan ve ilçemizden gelen konuklarla birlikte tüm misafirlerimize katılımlarından dolayı teşekkür ederim.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.