Şakir Arıkan
İlçemde Bir Kaç Güzel Adam-2
İlçemde Birkaç Güzel Adam-2
Bir önceki yazımızda gençliğinde İslam öğretisi ile tanışıp, Türkiye’nin yaşadığı süreçlerden geçerek olgunluk döneminde Çubuk’ta hizmet etme fırsatı yakalamış simalardan bahsetmiştik. Demiştik ki bu insanlar son dönemde, meydanı boş bulduğunu düşünen sözde medyacı ve onlara akıl hocalığı yapan bir grup tarafından izansız bir saldırıya tabi tutuluyor.Şunu baştan söylemem gerekir ki, bu yazıya konu edilen kişiler, hem evrensel, hem de kutsal olarak inandığım değerler üzerinden gözlemlediğim insanlardır.
Çubuk’ta bu gözlemin dışında kalmış, belki aynı, belki farklı değerlerle güzel diye tanımlanacak yüzlerce insan vardır, ama burada tasvirimiz bir nebzede olsa Cahit Zarifoğlu’nun “güzel” esprisine sahip çıkmak ve güncele matuf olarak sözümüzü söyleyebilmek.“Güzel” olarak tanımladığımız bu insanlar, her şeyden önce yaşanılan süreçte biraz örselenmişte olsa gençliklerinde öğrenerek inandıkları değerlerle yaşamaya çalışırlar.
Bu insanlar için “doğru” bir defa şer’i teraziden geçebilmelidir. Haram ve helal, beşer meşrebi ile değil Hak ölçüsüyle tanımlanmalı, olaylar tüm fail ve boyutları ile değerlendirilmelidir.
Bir iş yapılırken külli irade yadsınmadan mutlaka cüz’i irade de devreye girmelidir. Akıl, muhakemesini vahye, sünnete ve ilahi hukuka da uygun olarak yapmalıdır. Yapamadığı durumda hesap gününün Sahibi’ne makul bir açıklaması olmalıdır.
Benim inancım odur ki bu insanların bir defa ana istikametleri değişmemiştir.Temellerini korumuşlardır. Yola düştüklerinde kollarına girdikleri , ya da kollarına giren kişiler değişse de; iş tuttukları adamlar farklı değerlere inansa da onların ana istikameti aynıdır.Bu insanların samimiyet, dürüstlük, doğruluk, Hak ve kul hakkı bilinci, mütevazilik, cömertlik, hasbilik, adalet değerleri değişmemiştir. Bu özelikler bu insanlarda özgüven ve güçlü bir kişilik olarak tezahür eder. Bu değerler üzerinden yapılan bir tasarrufta kasıtlı bir yanlış bulmanız neredeyse imkansızdır . Bazen çevre analizi yapmakta zorlansalar; mesaidaşlıkta, önceliklerde yanılsalar da, bunlar ancak onları geçici olarak tökezletir.
Derin bir doğa sevgisine sahiptirler. Toprağı yeni doğmuş bir buzağının anasını kokladığı gibi koklarlar.
İnsanı Yaratan’dan dolayı sever, dava bilinci ile yüceltirler.Mekana, insani örtüler dikerler. İnsani ve İslami olmayan her şeyin sırıttığını hemen fark ederler.
Mekansal ve fiziksel ölçülerde Khalık’ın mizanını aşmanın insanı daraltacağını, yaşamı gereceğini bilirler. Modernitenin insan psikolojisinde ne yaralar aştığını anlar ve örnekleri ile gösterirler.
Entelektüel sermayenin, mali sermayeden daha değerli olduğunu hayatın her aşamasında, çalıştığım kuruluşlar ve projelerde çok uluslu ortamlarda çalışarak öğrendim. Ama bu sermayenin omurgalı olması gerektiğini ise yaşayarak anladım.Omurgalı sermaye, bir yola çıktığınızda, bir işe, bir projeye başladığınızda sizi yarı yolda bırakmayan, arkanızdan hançerlemeyen, egosunu, nefsini davasının, yol arkadaşlığının ve yürütülen işin önüne takoz gibi koymayandır. İşte bu kaynak, bu sermaye, milyar dolarlık fonlardan daha önemlidir.
Bugün Çubuk’ta, görev almış güzel insanlardan müteşekkil bir kadro var. Merkezi hükümet ataması ile Çubuklu olmasa da değerlere sahip, bu insanlarla uyumlu duran kaymakam, adli mensuplar, müftü diğerleri ile birlikte, bizim insanımız olan belediye başkanımız, milli eğitim müdürümüz ve de okul ve diğer birim müdürlerimiz; bunlarla aynı doğrultuda çalışabilecek dernekler ile güzel bir ekip var. Bu derece donanımlı bir kadro tarihin hiçbir döneminde aynı anda görev almamıştı. Bu kadro, Çubuk için çok değerli bir sermayedir.
Büyük ücretler vererek dahi bu kadroyu bir araya getiremezsiniz. Ama bu insanlar Çubuk’a büyük paralar, imkanlar getirebilir. Görünen o ki, yavaşta olsa getiriyorlar.
Yapılmasını istediğimiz çok iş var. Gerçek anlamda yaşanabilir bir şehre ulaşmak için çok ihtiyaç var. Bilinçli güzel bir nesil için kaliteli eğitim, işsizler için yatırım, kadın ve gençler için sosyal ve kültürel , çocuklar için oyun, ihtiyarlar için özel, ve herkes için spor ve yeşil alanlara ilişkin bir çok eksik var. Bu eksiklikleri herkes gibi biz de görüyoruz. Bu eksiklikler, bizi doğru yapılan işleri hakkıyla görmekten, bu insanların hüsnü niyetle hareket ettiklerini görmekten alı koymamalıdır. Bilinmelidir ki, marifet biraz da olsa iltifata tabidir.
Bütün bunlar ortadayken, bize Ömer Zülfü Livaneli’nin otobiyografisinde “Türk basını ve bazı yazarlar iğrenç şeyler yaptı” diyerek bahsettiği ve üzerine “Uzun uzun elleri/Kararmış yürekleri/Çok laf yapar dilleri/Ah cüceler cüceler” dizeleri ile şarkılar yaptığı basın anlayışının Çubuk temsilciğine soyunan zavallı taklitçilerinin ürettiği iftira, tezvirat, istihza ve fesat dolu haber ve yorumlarını lanetlemek düşer. Kem söz sahibini, yalan haber ve kasıtlı yorum katibini/muhabirini alçaltır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.