Eyfel'deyiz...

Paris"ten bu akşam döndük dönmesine de bizim yorumcuların yine boş durmadığını gördük. Sehven Ensar Yitik isimli yorumcumuza cevap verirken kendi adımız yerine o kardeşimizin adını yazmışız. Yazdıklarımız doğru şeylerdi. Ancak yine bir başka yorumcumuz bizi kendi yazdıklarımıza yorum yapmakla suçlayarak günahlarımızın hafiflemesine neden olmuş. Teşekkürler ediyorum böylesi yorumlarına devam edenlere. Biz kendimizi biliyoruz. Evet Türkiye Bilardo Federasyonu Asbaşkanıyım. Pool disiplinindeki oyuncularımızdan Türkiye"nin ilk üçünü aldım ve Dünya Kupası elemelerinin düzenlendiği Fransa"nın Paris şehrine götürdüm.orada sporcularımızın görgü, görenek ve sportif tecrübeleri artarken öte yandan kültürel ilişkileri de artmaktadır. Spor ile ülkemizin insanını Avrupa"nın diğer ülkelerinden gelen sporcularla kaynaştırmak onlara Türk insanının özelliklerini anlatabilmek için en güzel fırsat olarak düşünmemiz gerekmez mi?

Erbay Kücet"i tanımak isteyenlere Google.com.tr den sormalarının daha doğru olacağının altını çizmek istiyorum. Yine bazıları hava atmış diyecekler amma ne yapalım ne desek yanlış anlaşılıyoruz veya onlar yanlış anlıyorlar. Geçelim. Takıldık galiba.. eskiden bozuk plak gib derlerdi şimdilerde bozuk cd olabilir.

Sizlerle Paris"ten söz edecektim. Hani şu ünlü Eyfel Kulesi, Notre-Dam Kilisesi ve okunduğu gibi yazalım da cahilliğimiz ortaya çıksın Şanzelize caddesi.. işte o civarda bir gün gezebildik. Onun dışında bilardo salonunda ünlü bilardocuların vuruşlarını izledik. Yani anlayacağınız Paris"i fazlaca yaşayamadık.lisan konusunda çok hassas olan Paris insanını çoğunluğunu zenciler oluşturuyor. Banliyölerin hepsinde kara adamlar gözümüze çarpıyor. Kalabalık ve telaş her yerde var. Çarşılar dolu. Taksiler gideceğiniz yere götürürken bilgisayarlarına işliyorlar ve sizi istediğiniz adrese  götürmüş oluyorlar.Ancak, taksimetreye geldikleri noktadan basıp gideceğiniz yeri de ekliyorlar. Üstüne üstlük bir de valizlere ve ön koltuğa oturan yolcu için ek ücret talepleri oluyor. Eyfel Kulesi görülmeye değer özellikte. Asansörlere ücret mukabilinde biniyorsunuz ve itediğiniz bölümünde Paris manzaralarını deklanşöre basarak kayıt etme imkanınız oluyor. Paris ayaklarınızın altına geliveriyor. Ünlü kilise Notre- Dame de ise ücret alınmıyor ancak içeride 2 avroya satılan mumları paraları oranın kasasına giriyor. Binlerce mum yakılıyor ve dua ediliyor. Şanzelize caddesi ise kalabalık. Hem vasıta hem insan kaynıyor. Küçük bir kız çocuğu eline bir alyansa alarak yanımıza geldi ve bana "Mösyö" diye hitap ederek alyansı benim düşürdüğümü söyledi. Ben de işaret dili ile kendisine alyansın benim olmadığını söyleyince küçük kız "Şans" kelimesini söyledi ve bir anda alyansı avucuma tutuşturdu. Ben kendisine uzattıkça da şans şans mösyö diyerek yanımdan uzaklaştı. Elimde yüzük ile şaşa kaldım. Arkadaşlar uzaklaşmaya başlamışlardı. Seslendim. Bu arada küçük kız yanımda peydahlandı ve bana midesini ve ağzını işaret ederek yemek parası vermemi söyledi. Bir an bu işin bir tezgah olduğunu hatırladım ve kıza sert bir ifade ile "Ben Türk, Türk!..." diye çıkışıp alyansı uzattığımda kız korkarak "Türk.. Türk" diye kekelemeye başladı ama alyansı almamakta direniyodu. Ben de kızdım ve kazağının yakasından içeri atıverdim.  Bir müddet sonra aynı kızı bir başkasına aynı numarayı yaparken gördüğümde beni fark etti ve gülerek "Türk" diye seslendiğinde kandıracak bir başkasını bulmanın sevinciyle gülümsüyordu.

Evet THY hizmetlerindeki aksamaların bir bardak çay ile bile unutulduğunu hatırımızdan çıkartmadan yazımıza noktayı koyalım. Hoşçakalın güzel Çubuk"un güzel insanları…

Bu yazı toplam 700 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar