Ergenekon'un militanları ve sempatizanları
Ergenekon'un basit bir suç örgütü, hatta basit bir terör örgütü olmadığını herhalde artık anlamış olmalıyız. Ergenekon, hukuku aradığımız her yerde karşımıza çıkan duvarın kendisiymiş.
Devlet içindeki karanlık bölgelermiş. Devletin kanatları altında iş gören eşkıyalıkmış. Üstelik sandıktan çıkan iktidarla, gayri meşru araçları kullanarak rekabet eden başka bir iktidar odağı imiş.
Bu örgütün çapı ve derinliği hakkında en açık fikri, paçası tutuşup ortalığı yangın yerine çevirmeye kalkanlar veriyor. Ergenekon, iktidar oyunu etrafında şekillenen ve icraatta bulunan bir terör örgütü. Yani, şiddet yöntemleri kullanan, üstelik devlet içinde yuvalanmış bir siyasî örgüt. Ana eksenini silahlı bir şebeke oluşturuyor. Çevresinde medyanın, sivil örgütlerin, işadamlarının ve eli kalem tutanların oluşturduğu bir militan kadro bulunuyor. Bu kadro, birlikte hedefler belirliyor, suç planları yapıyor ve icra ediyor. Bir yanda Genelkurmay Başkanı'na suikast planlıyor; öbür tarafta Cumhuriyet mitingleri organize ediyor. Bir tarafta Danıştay'a saldırı yapıyor, diğer tarafta ulusalcı ideolojinin masa başında üretilmiş psikolojik harekâtını icra ediyor. Bu örgütün bir de sempatizanları var. Hiçbir suça bulaşmamış, örgütsel faaliyetleri içinde sorumluluk almamış, üstelik bu mesafeyi kendisini emniyete almak için koymuş olan geniş bir sempatizan kadrosu şu anda savunmada. Ergenekon terör örgütünün militanları, iddianamede sanık olarak yer alacaklar. Ya sempatizanlar?
Hilmi Özkök'ün açıklamaları, orgeneral rütbesinde iki emekli askerin bu örgüt kapsamında tutuklanmış olması, Türkiye'nin kendi kontrgerillasını tasfiye ettiğini gösteriyor. Tasfiye edenler de yine askerler. Anlaşılan bu tasfiye, ordu içinde 2004 yılında başlamış. Darbe teşebbüsleri ve çizmeyi aşan provokatif eylemler tasfiyenin gerekçesi olmuş. Peki ya sempatizanlarına ne olacak? Ergenekon sempatizanları, Ergenekon'un eylemlerine ve planlarına AK Parti iktidarına alternatif bir proje olarak sıcak baktılar. Meclis'te ve toplumda bir muhalefet ortaya çıkmadığı için, Ergenekon yöntemlerini bir baskı ve dolaylı iktidar aracı olarak onayladılar. Cumhuriyet mitinglerinin başında organizasyona uzak kalmayı tercih eden Deniz Baykal'ın, bu gösterilerin başarısı karşısında geç kalmadan atladığı tren Ergenekon treni idi. Laiklik maskesi altında iktidara karşı yürütülen muhalefetin ağırlık merkezi de Ergenekon karargâhı olmuştu. AK Parti hükümeti karşısında pazarlık alanı arayanlar için, Ergenekon kullanışlı bir desteğe dönüşüyordu.İstanbul savcılığının binbir meşakkatle yürüttüğü Ergenekon soruşturmasını baltalamaya ve çürütmeye çalışanların ürettikleri farklı argümanlar var. Bu argümanlardan hangisi kim tarafından kullanılıyor? Bu sorunun cevabı, sempatizanların farklılaşan hesaplarını da gösteriyor.
Cumhurbaşkanı'nın ve Başbakan'ın Ergenekon soruşturmasını yakından takip ettiklerine ve bilgi sahibi olduklarına dair sözlerini "yargıya müdahale" olarak niteleyenler kimler? Ergenekon'un varlığından, hükümete yönelik hesaplarından dolayı memnuniyet duyan sempatizanlar değil mi? Rahatsızlıkları, hükümetin elinin kolunun rahatlamasından. Bu yüzden Ergenekon davası ile değil, hükümeti eleştirmekle meşguller. Boşluğu, yine Ergenekon'un cenazesi ile kapatma telaşındalar.
Ergenekon sadece yargının değil, hükümetin de meselesi. Hukuk bu konuda açık bir ölçü koyuyor. Bir suçun önlenmesi icranın görevidir. Polis, önleyici kolluk kuvveti olarak icranın emrindedir. Suç işlendikten sonra sorumluluk yargıya aittir. Polis, o zaman savcının emrinde adlî kolluk gücüne dönüşür. Ergenekon, devasa bir suç makinesi. İşlediği suçlardan dolayı yargı önünde. İşleyeceği suçları engellemek ise hükümetin görevi değil mi? Hükümet bu görevi neyle, hangi bilgiyle yapacak?