Prof. Dr. H. Mustafa Eravcı

Prof. Dr. H. Mustafa Eravcı

Dış Politikada Revizyon

AKP nin dış politika paradigmasının temel sütunları aşağıda sayılan beş temel unsurdan oluşmaktadır.

  • Özgürlük-güvenlik dengesi
  • Komşu ülkelerle sıfır sorun ve komşu havzalarda etkinlik
  • Çok boyutlu çok kulvarlı dış politika
  • Yeni bir diplomatik üslup ve yöntem
  • Ritmik diplomasi ve yeni havzalara açılım  

 

Hatırlanacağı gibi   AKP’nin “Komşularla Sıfır Sorun” (KSS) şiarıyla ifade edilen dış politika paradigmasıyla Ankara, komşularla sorunlarını diyalog yoluyla çözme yoluna girdi. Bu bağlamda sağladığı en önemli başarılardan biri Suriye’deki otokratik rejimle düşmanca ilişkilerin vizelerin kalkmasına kadar iyileşmesi oldu. Ne var ki Arap devrimleri, bölgede statükonun süreceği varsayımına dayalı KSS paradigmasını uygulanamaz hale getirdi. Ankara otokratik rejimlere karşı başkaldırıları destekleme kararı aldı, bir anlamda “demokrasileri teşvik” politikası benimsedi. Suriye’deki otokratik rejim, Mart 2011’de patlak veren barışçı gösterileri silahla bastırmaya yönelince, Ankara Beşar Esad’ı reform yapması için iknaya çalıştı. Esad ikna olmayınca Ankara kapılarını şimdiye kadar 600 bin Suriyeli mülteciye açtığı gibi,S. Arabistan ve Katar’la birlikte  muhalif savaşçılara çeşitli yollardan destek vermeye başladı;  Diğer yandan bu üçlü gurubun başı çekmesi ve müttefikleri nezdindeki baskılarına dayalı olarak  oluşan , ABD’nin başını çektiği bir uluslararası koalisyonun Suriye’de uçuşa – yasak bölge oluşturması, insanî yardım koridoru açması, muhalif savaşçılara ağır silah yardımı yapması beklentileri gerçekleşmedi. Esad,  Rusya, İran ve Hizbullah’ın yoğun desteğiyle çatışmalarda inisiyatifi ele geçirirken, muhalefet saflarında radikal İslamcılar giderek etkinlik kazandı. Ankara’nın umut bağladığı müttefiki ABD, kararsız ve tutarsız politikasını sürdürdü. Kamuoyunun müdahaleye karşı olması, Fransa ve Türkiye dışındaki müttefiklerden destek görmemesi, radikal İslamcıların artan etkinliği karşısında Başkan Obama, muhalefete silah yardımını kısıtladığı gibi, kimyasal silah kullanarak ilan ettiği “kırmızı çizgileri” çiğneyen Esad’ı sınırlı bombalamayla cezalandırmaktan da vazgeçti, Rusya ile anlaşıp hedefi kimyasal silahların imhasına ve diplomatik çözüm arayışına (2. Cenevre Konferansı’na) yöneltti. Ankara, kendisini çok çeşitli şekillerde zor durumda bırakan Suriye’de uluslararası askerî müdahale yoluyla rejim değişikliği arayışında yalnız kaldı.

 Bu gelişmeler bağlamında Türkiye Suriye politikasında dinamik bir yaklaşım sergileyerek revizyona girdi. Özellikle bu değişim bağlamında sahada etkin olan radikal İslamcılara “Tehdit” algısı içinde  desteği kesti. Buna karşın  “Tehdit” olarak algıladığı  PYD ile kısmi diyalogu başlattı. Ancak PYD nin Esad ile ilişkilerini devam ettirmesi üzerine  farklı Kürt unsurları ile diyalog geliştirme içerisine girdi. Öyle ki Çözüm süreci bağlamında ortaya konan gelişmeler ve Başbakan Erdoğan ve Barzani buluşması ile Kürtlerin bütünü içine alan  yeni bir yaklaşım içine girildi. Diğer yandan yönetim değişikliğinden yararlanarak Tahran’la Suriye’yi de kapsaya diyaloga girdi. Bağdat’la ilişkileri normalleştirmeye yönelindi.  Tabii en önemlisi, Suriye krizine bu ay toplanması umut edilen 2. Cenevre Konferansı yoluyla siyasi çözüm çabalarına destek vermeye başladı. Cumhurbaşkanı Aliyev’in son ziyareti ile Azerbaycan ile  ilişkilerde özellikle  Ermenistan meselesi bağlamında yeni süreç başlandı. Kıbrıs meselesinde ise Yunanistan ve Türkiye’nin  yeni yılda çözüm adına strateji belirlemeleri ortaya çıktı.

 

Problemli sınır olan Yunanistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye hatlarında bu gelişmeler ve değişim olurken askeri darbe ile yönetimi değiştiren yeni Mısır yönetimi ile ilişkiler daha gerginleşti. Başbakanın yeni yönetime dönük çıkışları karşılıklı olarak tarafların büyük elçilerin istenmeyen adam olarak nitelenmelerine ve diplomatik ilişkileri maslahatgüzar seviyesine kadar getirdi. Bu durum Türkiye-Mısır ilişkilerinin iç söylemlerden kurtarılarak rasyonel bir çizgiye oturmasını zorunlu kılmaktadır. Zira diğer havzalara açılmanın veya oralardaki mevcut durumu devam ettirmenin yolu Mısır’dan geçmektedir.

 

Bu yazı toplam 1901 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.