NEVZAT LALELİ
ÇAĞ DEĞİŞİNCE NE DEĞİŞİR
Nevzat Laleli HAY-DER Gn. Başk.
Flört yangını kitabım (7)
Çevrenizde çok çok duyduğunuz, ama gerçekle alakası olmayan bazı sözler vardır.
- Zaman sana uymazsa, sen zamana uy…
- Çağdaş yaşam, çağdaşlık…
- Moda bunu gerektirir…
- Gençsin, güzelsin… Hayatını yaşa…
- Hangi çağda yaşıyoruz…
- Hür ve bağımsız olmak… v.b.
Bu sözler ve ifade ettikleri manalar, hayatta uygulanmaları kesinlikle doğru şeyler değildirler. Aslında bu sözleri söyleyenler, kendi nefislerine uymuş ve zevklerini başkalarının üzerinden devşirmeye çalışan insanlardır.
O halde zamana göre değişen nedir? İnsanın yapısı nasıldır?
● İnsan, ilk yaratılışı olan Âdem aleyhisselamdan günümüze kadar hep aynı özelliklere sahip olarak gelmiştir.
Günümüzden kıyamete kadar da aynı özelliklere sahip olacaktır.
İnsanoğlu, acıkır-susar, yer-içer, gezer-yorulur, uykusu gelir-uyur, sever-sevilir, öfkelenir-kin tutar, kazanır-harcar…
● İnsana ait bu özellikler, kontrol edilmez ve bir ölçü altına alınmazsa o insan zulme (nefsine ve çevreye) yönelecek ve kendinden zayıf olanları ezecektir.
Kontrol altındaki özellikler, toplumda adaletin doğmasını sağlamaktadır.
● Duygular ve hisler kontrol altına alınmaz, onlara bir ölçü verilmezse toplumda zina yaygınlaşır, aile müessesi ortadan kalkar.
Kontrol altındaki hisler, eşlerin birbirlerini sevmesini, mutlu yuvanın kurulmasını, evliliğin meyvesi çocukların doğmasını ve saadetle yaşamayı sağlar.
● Asır değiştikçe her şeyin değiştiğini iddia edenler veya feza devrindeyiz, elektronik asırdayız diyenler, değişenlerin sadece aletler ve vasıtalar olduğu gerçeğini gözlerden kaçırarak, insanın duygu ve hislerinin de değiştiği yalanın yaymak isterler.
Zamana göre değişen sadece vasıtalar ve aletlerdir. İnsan duyguları, hisleri ve zevkleri ile hep aynı insandır.
Bunlar isterler ki hayatlarında hiçbir ölçü, hiçbir kurala bağlı kalınmasın, özellikle cinsel ihtiyaçlarının karşılanmasında bir hayvanın sahip olduğu “hürriyete sahip olunsun” istemektedirler.
● İnsana ait özelliklerin ve duyguların ölçülerini Allah (c.c) koymuş, bu ölçüleri elçisi Hz. Muhammed (s.a.v) uygulamalı olarak bizlere göstermiş ve bu ölçülere uymaları istemiştir.
● Kızlarımız başörtülerini niçin bağlamakta, kadınlarımız niçin tesettüre dikkat etmektedirler?
● Erkeklerimiz, gözlerini, kulaklarını, ellerini, ayaklarını ve diğer uzuvlarını niçin korumaktadırlar?
Elbette ki bu diğer ölçülere uymak, bize hem Allah’ın rızasını kazandıracak ve hem de başkalarının;
-Can güvenliği,
-Mal güvenliği,
-Irz ve namus güvenliği,
-Akıl güvenliği,
-Nesil güvenliği sağlamış olacağından, toplum mutlu olacaktır.
Bu beş husus, yeryüzünde kurulu bütün devletlerin kendi vatandaşlarına sağlaması gereken hususlardır. Yakın tarihimizde görülmüştür ki hiç bir “izm” bunu sağlayamamış, bu konuda başları sağlayan ve zamanımıza yakın tek devlet Osmanlı devleti olmuştur.
Bu önemli hususların sağlanması sadece Müslümanlarla sınırlı değildir. Sultan Fatih İstanbul’u kuşatmış, fetha sayılı günler kalmıştır. Bizans’ın Rumları arasında şu sözler çok dolaşır olmuştur.
“Biz, Kardinal şapkası görmektense Müslüman sarığı görmeye razıyız”
Elbette Rumların bu duyguya gelmeleri, ceddimiz Osmanlının her işinde hak ve adaleti aramasındandır.