Bürokrasi'nin Hastalığı

 

Hepimiz bürokrasinin tıkanıklığından şikayet ederiz. Resmi dairede bir işimiz olur, bir türlü halledemeyiz. Ya da işimiz bitince büyük bir yükten kurtulmuş gibi mutlu oluruz. Öyleyse nedir bürokrasiyi böylesine ağır yapan sebepler? Aslında çok sebep var ama en önemlisi kesinlikle bilgisizlik.

Bilgisizlik de ikiye ayrılıyor. Hizmet almaya gidenin bilgisizliği, hizmet verenin yani memurun bilgisizliği.

 Hizmet almaya giden vatandaş ne istediğini ve kimden isteyeceğini bilmediği için daha işe başlamadan zaman kaybediyor.

Hizmet veren memurun ise bir değil birçok eksikliği var. Temel eğitimden itibaren yeterli bir öğretim görmemiş, formalite bir sınavla devlet memuru olmuş ve göreve başlamış. Görevinin ne olduğunu, neleri bilmesi gerektiğini, neleri bilmezse de işini yürütebileceğini işe başladıktan sonra öğrenmiş. Kaldı ki bu güne kadar öğrendiği pek çok şeyin bugün kendisine anlatılan görevle de hiç alakalı olmadığını yeni anlamış. Bunlara bir de devlet memuru olmanın klasik mantığı ile “arkanı devlete yasla” , “devlet memuru olursan rahat edersin, çalışmadan para kazanırsın” , ”ekmek elden su gölden” , “salla başını al maaşını” gibi atasözü olmuş amaçlar eklenirse devlet memurunun daha işin başında nasıl bir psikolojinin içine itildiği kolayca anlaşılır.

Çok şükür ülkemiz bürokrasinin işletilmesi açısından kurulduğu günlerden bu tarafa çok büyük mesafeler kat etmiştir. Çünkü bilgisizliğinden yakındığımız memurlarımızın çoğu önceki dönemlere göre daha kalifiyedir. Hantal bürokrasinin bilgisiz memurları ise daha çok eğitim seviyesinin düşük olduğu dönemlerde bilgili memurların bulunamadığı genel ülke koşullarının ürünüdür. Buna bir de kalifiye eleman varken siyasi amaçlarla bilgisizlerin tercih edildiği art niyetli dönemleri eklemek mümkündür. Ama artık ülkemizin genel eğitim seviyesi yükselmiştir ve sokaklarımız üniversite mezunu işsizlerle dolmuştur. Tabi işsiz olmaları üzücüdür ama iş arayanların birçoğunun üniversite mezunu olması sevindiricidir. Ya hepsi de ilkokul mezunu olsaydı da memurlarımız mecburen bunlardan alınsaydı ne olurdu bürokrasinin hali?

Verdiğimiz dilekçeyi elimizden alacak ve ustaca bir eda ile okuyacak sonra içinden çıkılması güç bir durum varmış gibi “bugün git yarın gel” diyecekti. Oysa dilekçeyi anlamamıştı ve şefine soracaktı. Ama bunu vatandaşın bilmemesi lazımdı. Vatandaş derhal gönderilmeli ve bu iş şeften sorulup öğrenilmeliydi. Yoksa amaç zamanı olmadığı için zaman kazanmak değildi. Yanlış yapmadan bu işi çözmekti. 

Çok şükür bu dönemler gerilerde kaldı. Belki harika değil ancak artık bürokrasimiz daha iyi işliyor. Bürokrasiyi harika bir şekilde işler hale getirmenin yolu ise üç temel kurala bağlı.

Sırasıyla:

Devletin kurumlarını küçültebildiğimiz kadar küçültmeliyiz, çalışan sayısını en aza indirmeliyiz.

Devlet kurumlarında çalışan kişileri memurlar ve hizmetliler olarak gruplandırdığımızda üniversite mezunu olmayan hiçbir kimseyi devlet memuru olarak istihdam etmemeliyiz.

Devlet memurlarının halka en iyi hizmeti verebilmesi için onları en iyi imkanlarla donatmalıyız. En etkin bir şekilde motivasyonlarını ve buna bağlı olarak da denetimlerini sağlamalıyız.

Kısacası az ama öz memur istihdam etmeli ve verimli çalıştırmalıyız.

Bu yazı toplam 1745 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum