Ankara 136 Hafta basın açıklaması‏

Ankara 136 Hafta basın açıklaması‏

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 136. Hafta eylemini Sıhhıye abdi İpekçi parkında yaptı.

Bu Platform, zaman zaman dile getirildiği gibi, "TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERDEN ASLA TAVİZ VERİLEMEZ" İlkesi ile yola çıkmış, kararlı ve istikrarlı bir şekilde de Yoluna devam etmektedir. Temel hedefimiz ise; tüm ülke insanları için; "FİKİR, İNANÇ VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TANINMASI" ve tüm insan hakları sözleşmelerinde yer alan ve Türkiye Devleti'nin de altında imzasının bulunduğu, "TEMEL, HAK VE ÖZGÜRLÜKLER" in önünün açılmasıdır. Bu da herhalde; baskıdan, vesayetten uzak, tüm sivil toplum kuruluşlarının ortak olarak dile getirdikleri "SİVİL BİR ANAYASA" ile mümkün olabilecektir. Bunun için de, böyle bir Anayasanın önceliği; insanların özgürleşmesi, hak ve hukuklarının geliştirilmesi, düşünce, inanç ve ifade özgürlüğünü kullanmak isteyenlerin önündeki tüm engellerin kaldırılması olmalıdır.

 

Sivil Toplum Kuruluşları olarak, beklentilerimiz bu iken, maalesef, halkın inanç ve kabulleri konusunda tarafsız kalınması ve dini inançlara baskı yapılmaması gerekirken, yargıtay, eşini örtünmeye zorlayan kocaya karşı açılan boşanma davasının, "SOSYAL ŞİDDET" gerekçesi ile, kabul edilmesine hükmetmiştir.

 

Pekala, Yargıtay, eşine "AÇIL" baskısı yapan kocalar hakkında da sosyal şiddet gerekçesi ile niçin bu yönde de bir karar çıkartmamıştır? Ve hepsinden önemlisi başını açmadığı için Yüksek Öğrenim Kurullarından atılarak öğrenim hakkı engellenen, ya da kamu kurum ve kuruluşlarından uzaklaştırılarak çalışma hakkı elinden alınan başörtülü hanımlara yapılan bu uygulamalar, "SOSYAL ŞİDDET" olarak niçin değerlendirilmemiştir? Bu bir çifte standart değilse, nedir?

 

Ne esef verici bir olaydır ki, Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı tarafından, halkı müslüman olan bir ülkede Hükümetçe, "Gıda sektöründe helal gıda standardının getirilmeye çalışılması" ve "Başörtüsü yasağını kaldırma girişimleri" şeriat getirme gayreti olarak değerlendirilerek, İslamiyet Avrupalılara şikayet edilebilmektedir.

 

Dolayısıyla halkımızdan, sahte "çürük raporları" düzenleyerek, askerlik görevinden kaçanların özür dilemeleri gerekmektedir. Zaten, böylesi ahlaki olmayan bir davranış sergileyenlerden, "ÖTEKİ" ne saygılı olmasını da beklemiyoruz.

Ve yine, ne hazindirki; din dersinde, öğrencilere Teşrik Tekbiri getirmeyi öğrettiği için okul idarecilerince din dersi öğretmenleri okuldan uzaklaştırılmakta, Besmele düşmanlığı yapılarak, tarihi Halitağa Çeşmesi'nin üzerindeki Tuğra ve Besmele yazıları kazıttırılmaktadır.

 

Eskişehir yolu üzerinde yaptırılacak olan Diyanet Camii'ne, Ankara Şehir Plancıları Odası tarafından, "Konumuna bakıldığında kente girişte sizi ilk karşılayan minareleri ile sivrilen bir yapı olacaktır" diyerek karşı çıkılmış, burada da cami düşmanlığı sergilenmiştir.

 

Hatta, kimi rektörlerin Muhammed ismine bile tahammül edemiyerek, bu ismi taşıyanların rektör olmalarını, laikliğin elden gitme gerekçesi olarak gösterdiklerine şahit olmaktayız.

 

Yine, devamlı tekrarladığımız taleplerimizden birisi, eğitimin önündeki "KATSAYI" adaletsizliğinin kaldırılarak meslek liselilerin mağduriyetinin giderilmesi -dir.

 

 

Eğitim ve Öğretimde eşitlik ilkelerine göre, Üniversite öğrencilerine getirilen af kapsamına, başörtüsü gerekçesiyle, öğrenim hakkı elinden alınan "Başörtüsü mağdurları" da alınmalıdır.

 

Yunus Emre'nin :

 

"İlim ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir,

Sen kendin bilmezsen,

Ya bu nice okumaktır."

 

Mısralarına inat,

 

"İlim ilim saçmaktır,

İlim başın açmaktır,

Sen başın açmazsan,

Ya bu nice okumaktır"

 

dercesine, eğitim hakkı elinden alınan kızlarımızın bu hakları, derhal iade edilmelidir.

 

Sıraladığımız ve sıralayamadığımız daha nice örneklerden hareketle adeta, bir takım yetkili ya da yetkisiz kişilerce, bir saldırı ve dindarlara yönelik baskıcı bir uygulama başlatmak isteyenlere karşı yetkilileri göreve;  devleti de, tüm halka karşı adil ve eşit davranmaya davet ediyoruz.

 

Basın açıklamamızı bir yazarın, "SÖZDE DEĞİL ÖZDE BİR DEVLET" vurgusunu yaptığı yazısının son cümlesi ile bitirmek istiyorum:

 

"OĞLUMU CEPHEYE GÖTÜRÜP, ONA ŞEHİT OLMA ŞANSI VEREN DEVLET, KIZIMIN ÜNİVERSİTEDE OKUMASINI ENGELLEDİKÇE BENİM GÖZÜMDE SADECE 'SÖZDE' DEVLETTİR."

 

Hepinizi saygı ile selamlarım.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına

Vahdet Vakfı Yön.Krl.Üyesi

Muhittin ÖZDEMİR

 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.